Düşünce Fısıltıları

Bir sabah uyandığımda herkesin iç sesini duyabildiğimi fark ettim. Önce annemin yüzüne baktım. Gülümsüyordu ama içinden şöyle geçiriyordu: “Umarım kahvaltıda yumurtayı yakmam.”

Kafamı kaldırdım, şok olmuştum. Düşüncesini duydum! Acaba rüya mıydı? Sonra kapıdan kardeşim girdi. “Keşke ablam çantasını odada unutsa da onun kalemleriyle oynasam.” diye düşündü. Ve ben bunu kelimesi kelimesine duydum! O gün okulda olanlar tam anlamıyla delilikti. Öğretmen tahtaya yazı yazarken içinden “Keşke çocuklar bugün biraz sessiz olsa, başım çatlıyor.” diyordu. Sınıf arkadaşım Emir, dışarı bakarken şöyle düşünüyordu: “Eğer teneffüste topu bana vermezlerse, küseceğim!”

Gün boyunca herkesin içinden geçenleri duymak güzeldi ama yorucuydu da. Çünkü herkesin yüzü bir şey söylüyor, içi başka. Gülümseyen bir arkadaş aslında üzgün olabiliyordu. Sessiz duran bir çocuk, bağırmak istiyordu. Akşam yatağa uzandığımda düşündüm: Acaba bu hep böyle mi sürecekti? İnsanların gerçek hislerini duymak güzel olsa da bazen onları duymamak daha iyi olabilirdi.

Ertesi sabah uyandım… Sessizlik. Kimsenin iç sesini duymuyordum. Sadece kendi düşüncem vardı: “Belki de bazen insan sadece dinlemeyi öğrenmeli.”

Ve o gün insanları sadece kulaklarımla değil, kalbimle dinlemeye karar verdim

(Visited 7 times, 1 visits today)