Bugün, uyandığımda bir şeylerin farklı olduğunu hissettim. Hemen yanı başımdaki annemin sesi bile bana garip geliyordu. Ne hissediyorum, ne düşünüyorum, bilmiyordum. Sadece içimde bir boşluk vardı. Hiçbir şeyin tadı yoktu. Anlam veremediğim bir boşluk vardı.
Okula gittiğimde, etrafımdaki insanları tanıdım ama onları eskisi gibi hissetmedim. Arkadaşım Uras’a bakarken ona ne kadar değer verdiğimi, yıllardır dost olduğumuzu düşündüm. Ancak sonra bir şey fark ettim: Hiçbir şey hissetmiyordum. O kadar yabancıydık ki birbirimize! Sadece insanlar, yalnızca insanlar. Hiçbir duygusal bağ yoktu. Ailemi, arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, kimseyi. Hiçbirini tanımıyor gibiydim.
Okulda herkes garipti. Öğretmenler ders anlatırken öğrenciler sıradan bir şekilde dinliyorlardı ama kimse gerçekten heyecanlanmıyordu. Kimse birbirine yardım etmiyordu, kimse gülmüyordu, üzülmüyordu. İnsanlar birbirlerine bakıp sadece “Merhaba.” diyorlardı ama aradaki o sıcaklık, o arkadaşlık yoktu.
Ders aralarında kantine gittim. Herkes birbirine soğuk soğuk bakıyor, hiç kimse birbiriyle konuşmuyordu. Daha önce kantinde gülüşmeler, şakalar, neşeli sohbetler olurdu. Ama şimdi? Sadece sessizlik vardı. Herkes bir şeyler yiyip içiyor ama kimse gerçekten mutlu değildi. Ya da belki de kimse üzülmüyordu. Ne üzülmek ne de sevinmek. Hiçbir şeyin tadı yoktu.
Eve dönerken aklımda bir sürü soru vardı. Anneme bakarken ona olan sevgimi hissedemedim. Eskiden onunla vakit geçirmeyi çok severdim, onun yanında gülerdim. Ama şimdi sadece bir yetişkin, sadece bir insan gibi görünüyordu. Babaannemi düşündüm. Onu çok severdim. Her zaman bana tatlılar yapar, hikayeler anlatırdı. Ama şimdi ona bakarken sadece yaşlı bir kadındı. O kadar tanıdık ama o kadar yabancıydı.
Gün sonunda odamda yalnız kalıp bir süre düşündüm. Her şeyin, herkesin ne kadar değiştiğini fark ettim. Duygusal bağlar yoktu. Kimse kimseye bağlı değildi. Aile, arkadaşlık, sevgi… Hepsi kaybolmuştu. İnsanlar yalnız başlarına yaşıyorlardı. Toplum bir anda farklı bir yer olmuştu. İşler, ilişkiler, okul; her şey garipleşmişti.
Bir sabah uyandığında, tüm duygusal bağlarını kaybetmiş olmak ne kadar da korkutucu bir şeymiş. Her şeyin anlamı değişmişti. Ama belki de en büyük fark, insanlar arasında gerçekten hiçbir bağ kalmamıştı. O zaman anladım ki, eğer insanlar birbirlerine duygusal bağlarla bağlı olmasalardı, toplumda her şey bozulurdu. Arkadaşlıklar, ilişkiler, her şey bir anda silinip giderdi.
Bugün, belki de her şeyin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha öğrendim.
