Duygusal Bağlar

Bir sabah, insanlar uyandığında bir şey değişmişti. Sadece bir günde insanlar tüm duygularını ve duygusal bağlarını kaybetmişlerdi. Ne kadar küçük bir şey gibi görünse de hayat daha boş hissediliyordu. Dostlar, arkadaşlar, sevgililer ve aileler vardı ama sanki onlara karşı hiçbir şey hissedilmiyordu. Sadece oradaydılar. Daha sadece sabah bile duygu yoksunluğu belliydi.

O gün, Mert uyandığında mutfakta Selin’i yemek yaparken gördü ama ona karşı bir şey hissedemedi. Sanki hiçbir yaşanmışlık olmamış gibiydi. Selin de öyleydi, sadece kahvaltı yapıyordu. Kocasını görünce ona duygusuz bir “Günaydın.” dedi ve buna cevap olarak  Mert de aynı şekilde cevap verdi. Kahvaltıda normalde sohbet eden iki çift bugün sadece yemeklerini yediler ve sonra ikisi de günlerine devam etti. Mert işe gitmek için dışarı çıktı. Dışarıdaki sessizlik hızlıca fark edilebilecek boyuttaydı. “Sanki bir şey eksik…” diye düşüne bildi sadece ama aslında bu eksikliğin insan etkileşimi ve sosyalleşmenin olmaması olduğunu anlayamadı. İşte herkes sadece görevlerini yerine getirmeye çalışıyordu. Sanki sadece tek bir görevleri vardı ve sadece o görevi tamamlamaları gerekiyordu. Tartışma, fikir belirtme, sohbet etmek yoktu. Aynı durumu Selin de yaşadı. Normalde arkadaşlarıyla buluşurdu veya televizyonda bir şeyler izlerdi ama bugün hem arkadaşlarıyla buluşmadı hem de televizyondaki hiçbir şeyde bir duygu yoktu. Her şey çok monoton ve netti. Sevinç veya üzüntü tarzında şeyler yoktu. Sanki sadece metinler okunuyormuş ve izleyiciye o istenilenleri aktarma isteği bile yokmuş gibiydi. Selin bu durum yüzünden en son bir kafeye gitmeye kara verdi. Ama şimdi toplum daha da depresif hissettirmişti. Sipariş verirken insanlar net ve kesin konuşuyorlardı. Kahve isteyen sadece “Kahve.” diyordu ve kahvesi yapılıyordu. Kafede yapılan sohbetler boş ses gibiydi. Hava durumu, haberler ve benzeri şeyler konuşuluyor gibiydi. Duygu aktarması ve istekler kesinlikle dile getirilmiyordu. Sanki sadece iş için konuşuluyordu ve onun dışında rahatsız edici bir sessizlik vardı. İnsan istese de ilginç bir şekilde düşündüklerini dışarıya aktaramıyordu bu da zaten duygu olmayan bir hayatın toplumu ve bireyi ne kadar etkilediğinin örneğiydi. Akşam olduğunda Mert işten geldi ve aynı sabah olduğu gibi sadece birbirlerine selam verdiler ve yemeklerini yediler. Normalde oturma odasında geçirdikleri keyifli zaman olmadı ve evde ağır bir sessizlik oluştu. Zaten kısa süre sonra da ikisi uyumaya gittiler.

Sabah olduğunda bir şey değişti ve bu sefer iyi bir değişiklik gibi hissettiriyordu insana. Hem Selin, hem de Mert artık önceki günki gibi boş hissetmiyorlardı. Orada anldılar ki her şey eskisine dönmüştü. Bu değişimle sabah kahvaltısı ve günün devamı dünün zıttı gibi yaşanmıştı. İkisi de birbirlerine evvelsi gün yaşadıklarını ve düşündüklerini anlatıp duygu paylaşımı yaptılar. Burada anladılar ki duygu ve hisler hem toplumu hem de kişiyi çok değiştirebilir.

(Visited 9 times, 1 visits today)