Duygusuzlar

Her şey o sabah başlamıştı Amerika’nın duygusuz askerler projesiyle. Taaa 2027’de başlamıştı proje Çin’i yenmek için askerlerin daha duygusuz ve umursamaz olmasını istiyordu. Üçüncü dünya savaşının akıl almaz derecede yüksek sesini duymamak imkansızdı herkes kendine yer, müttefik arıyordu. Türkiye bu dönemlerde ortadan ikiye bölünmüş bir taraf ekonomiyi iyileştir sonra gir diğer taraf savaşa gir toprak kazan ekonomin olsun diyordu. Türkiye’de durum sadece bu değildi küçük çaplı iç savaşlar kan kavgaları oluyor adalet sistemi gözü bağlı terazisi yerde kılıcı kendi kalbinde uyuyordu. İşte Amerika’nın projesi böyle bir ortamdaydı. Ne olduğunu bilmiyorum ama tahminimce Amerika’da projede bir sorun oluşmuş ve virüs gibi tüm dünyaya yayılmış.

Neyse bu sabah saat 11.00 “Duygusuzların” dışarı pek çıkmadığı saat, işte benim gibi hasta olmayanlar ancak bu saatlerde çıkabiliyor. Ben de ekmek almak için çıkıyorum virüse bulaşmamak için özel 4 katmanlı koruyucu elbisemi giyindim. Sokak tamamen yıkılmıştı her bina 10000 yıllık gözüküyordu. Öyle böyle harabe yoktu eskiden evim olan apartmandan sadece tane tane çakıl haline gelmiş kaya parçaları ve birkaç kırık cam vardı. Hatta daha bilindik bir örnek vermem gerekirse Atakule, İstanbul köprüsü hatta Toros dağlarından bir iz bile kalmamıştı. Yolda giderken bir iki kişi 44 kalibre silahla Rus ruleti oynuyor hayatları bir hiç miş cesine duygusuz, bir anlam ifade edemediğim suratla, bir şekilde oynuyorlardı. Fırın biraz uzaktaydı virüs kapmamış bir abi deposunda işletiyordu ekmekleri her zaman oradan sterilize edilmiş bir şekilde alıyordum.

Biraz uzaktan çocuklarını umursamayan teyze geliyordu iki çocuğunu da gözü kapalı öldürmüş sonrada hiç pişman olmamıştı zaten ne bekliyordum ki oda virüslü. Fırına vardığımda robot gibi birçok insan gördüm hepsi zombi gibiydi virüs bunların açlıktan ve susuzluktan ölmesini engelliyordu. İşin kötü yanı filmlerdeki gibi sakat veyahut yavaş değillerdi. Bu zombileri devlet kullanmıyor değildi hem yorulmadıkları hem de bir işten sıkılmalarının duyguları olmadığı için imkansız oluşu iş için biçilmiş kaftan yapıyor. Benimde bir işim var ben az sayıda kalan virüssüzlerle birlikte devlete çalışıyorum ve eğitim vererek bu zombileri eğitiyorum. Aslında işimi seviyorum desem yalan olur bu duygusuzların utanma gücüne gitme ihtimali de yok. Sürekli hakaret alıyorum ki bazıları sapık oluyor henüz öyle biriyle karşılaşmadım ama benim bir iş arkadaşımı sıkıştırıp taciz etmişler.

Saat 18.00 mesai saatim bitiyor. İlk işim duygusuzları kafese koymak ve kilitlemek. Tabi bunu yapana kadar yarım saat geçiyor. Elindeki eşyaları alıyorum ve birbirlerini öldürmesinler diye kollarını bağlıyorum. Eve varmak ayrı bir zorluk yer altından gitmenin imkanı yok çünkü henüz zombiler(duygusuzlar) sadece eğitiliyorlar eğitim bitince tünel projesi başlayacak. Herkes seni takip ediyor tüm gözler sende rezil olmamak ve düşmemek için çok dikkatli olmalısın ilerde sarhoş olarak duygu kazandığını iddia eden duygusuzları görüyorum hemen yolumu uzatmaya karar veriyorum çünkü en tehlikeli duygusular genelde onlar oluyor. Eve saat 19.34’de vardım her şey bıraktığım gibi. Ailemi ve sevgiyi özlüyorum. Onlar virüsten önce bir bankada öldürüldüler Türkiye’deki ilk duygusuz tarafından.

Yatma vaktim geldi evde neşesiz ve duygusuz bir gündü hayatımın neşesi virüssüz ama hayat tarafından soğurulmuştu.
(Visited 10 times, 1 visits today)