Hepimiz çocukluğumuzda mahallede oynamanın, kapı komşularıyla sürekli dip dibe olmanın ne demek olduğunu hatırlarız. Peki bugünün çocukları? Onların dünyası biraz daha farklı ve açıkçası, daha yalnız görünüyor. Neden mi? İşte aklıma gelen birkaç temel neden:
Listenin başında tabii ki teknoloji var. Eskiden bir arkadaşımızı görmek için kapısını çalmamız gerekirdi. Şimdi ise bir mesaj, bir emoji yetiyor. Oysa yüz yüze etkileşimler, göz teması ve beden dili, gerçek duygusal bağları kurmanın anahtarıdır. Sanal ortamda binlerce “arkadaşı” olan bir çocuk, fiziksel olarak yalnız kaldığında kendini gerçekten izole hissedebiliyor. Ekran başında geçirilen uzun saatler, dışarıda oynanan, çatışmaların yaşandığı ve çözüldüğü o değerli sosyal deneyimlerin yerini alıyor.
Bizim zamanımızda, ebeveynler “Akşam ezanında evde ol!” derdi ve gerisi bize kalırdı. Şimdiyse çocuklarımızın programı baştan aşağıya organize: kurslar, özel dersler, spor antrenmanları… Spontane oyunlar, sokakta kendi kurallarımızı koyma özgürlüğü artık yok.
Ayrıca, artan güvenlik endişeleri de cabası. Ebeveynler haklı olarak daha temkinli; bu da çocukların dışarıda denetimsiz sosyalleşme şansını azaltıyor. Kendi başlarına keşfettikleri dünyalar ve kurdukları derin dostluklar, yerini sürekli gözetim altında olmaya bırakıyor. Bu durum, çocukların kendilerini sadece bireysel başarı odaklı bir döngünün içinde hissetmesine yol açıp, sosyal destek ağlarını zayıflatıyor.
Modern yaşamın temposuyla ebeveynler de eskiye göre çok daha meşgul. Birden fazla işte çalışma, sürekli hareket halinde olma… Bu durum, aile içinde bile sessiz, kaliteli zamanın azalmasına neden oluyor. Bir çocuğun yalnızlığını gidermenin ilk adresi ailesidir. Ancak ebeveynler yorgun ve meşgul olduğunda, çocuklar duygusal yüklerini paylaşacak güvenli bir liman bulmakta zorlanabiliyor.
Sonuç olarak, günümüz çocuklarının lüks bir hayatı olabilir, ancak bu lüksün bedeli bazen derin bir yalnızlık oluyor gibi görünüyor. Onlara biraz daha fazla özgür alan ve biraz daha az ekran süresi vermek belki de ilk adımımız olmalı.

