Teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün insanlara sunulan fırsatlar artıyor. Önceden bankalarda sıranızı öğrenebileceğiniz bir ekran yokken şimdi bir işlem yapmak için bankaya gitmek zorunda bile değilsiniz. Bankanın uygulamasıyla birkaç tuşla işinizi her yerde halledebilirsiniz. Bu durum müşteriler için böyle olduğu gibi çalışanlar için de böyle. Çalışanlar, sabah sabah bankaya gitmek yerine sıcacık evlerinden çalışabiliyor, sıcacık ev yemeğini yiyebiliyor. Her ne kadar ilk düşününce bu kadar rahat, iyi olsa da üzerine daha derin düşündükçe bu konu hakkında birtakım tartışmalar oluşabiliyor.

Kimisine göre uzaktan – çoğu zaman evden – çalışma fikri çok cazip ve avantajlı bir fikirdir. Kişi, evden çalıştığı zaman sabah erken saatlerde, kimi zaman soğuk kış günlerinde, evinden çıkmak zorunda kalmaz; sıcacık ve konforlu evinde kahvesiyle çalışabilir. Ayrıca, sadece kendi ülkesinde olan bir banka/işyeri için değil, başka bir ülkedeki banka için de çalışabilir.
Çoğu zaman insanlar evinden uzakken yiyecekleri yemeği ayarlamakta zorluk çekerler. Birçok probleme karşı çeşitli önlemler almak zorundadırlar: bozulmaması, ısınmaması veya soğumaması için termos; termosu/termosları sığdırabilmek için daha büyük bir çanta; kaşık, çatal… Dışarıda bütün bunlarla karşılaşırken insan evindeyken yemeğini öğle arasında kendi yapıp henüz sıcakken yiyebilir – hatta öğle arasında fazladan zamanı kalırsa ailesiyle vakit geçirebilir.
Zaman zaman işyerinde de insanlarla birtakım sorunlar yaşanabilir. Kimi zaman müşteri aksidir, kimi zaman iş arkadaşıyla anlaşmazlık olur. Müşteri her şekilde aksi olabilse de uzaktan çalışarak iş arkadaşlarıyla gereksiz dramalar engellenebilir.
Şubede insanlarla iç içe çalışma düşüncesini savunan birçok insan da vardır. Sonuçta, insan sosyal bir canlıdır ve hayatın her alanında sosyalleşme ihtiyacı duyar, işyerinde edeceği minik bir sohbet bile insanı çok daha iyi hissettirebilir. Bu minik sohbetler, minik fiziksel temaslar -el sıkma, sarılma…- olmadığında ise birçok insan yokluğunu hisseder. Örneğin, karantina döneminde hepimiz evimizde, ailemizle kalmaya mahkumduk. Bu her ne kadar aileyle daha çok zaman demek olsa da aynı zamanda zamanımızı kendimizden başka sadece ailemizle geçirebileceğimiz anlamına geliyordu. İki yıl boyunca ne işyerinde insanlarla selamlaştık, ne de denk geldiğimiz arkadaşımıza sarılabildik. Bu dönemde birçoğumuz gündelik hayatta sahip olduğumuz ama alıştığımız, minik şeylerin farkına vardık.
Her ne kadar karantinada evden çıkamaz olmuş olsak da uzaktan çalışmak her zaman sadece evden çalışmak demek değildir. Kişi ister parkta, ister kafede, hatta isterse arkadaşının evinde bile çalışabilir. Durum böyle olunca elbette sosyalleşe de bilir. Hatta sadece aynı işyerinde çalıştığı insanlarla değil, kendisinin seçtiği – yüksek ihtimalle daha nitelikli – insanlar ile sosyalleşebilir.
Kısacası, banka gibi işyerlerinde insanlarla hep iç içe olmanın faydaları olduğu kadar zararları da var ve bu zararların en pratik çözümü uzaktan çalışmak. Kişi gündelik yaşamında başka insanlarla da iletişim halinde olduğu sürece uzaktan çalışmak birçok bireyin daha yararınadır.
