Eğer bir festival düzenleme şansım olsaydı, festivalim sadece eğlence üzerine olmazdı. Festivalim kendini geliştirmek, sosyalleşmek ve en önemlisi yeni beceriler öğrenme üzerine olurdu. Festivalimin adı “Entel-Fest” olurdu amacı ise entelektüel ve yeni düşüncelere açık insanları bir araya toplayıp öğretici ve eğlenceli bir sosyal alan oluşturmak olurdu Bu festival, yeni düşüncelere açık her yaşa hitap ederdi. Gençler, çocuklar, yaşlılar… Herkes kendisine yeni bir şey katabilir veya bildikleri bir alanda kendilerini geliştirirlerdi, ama aynı zamanda başka insanların yaptıklarını da incelerdiler.
“Entel-Fest” sanat, müzik ve felsefe üzerine olurdu. Ana etkinliği ise felsefe münazarası olurdu. Münazara takımları rastgele olurdu bu sayede takım çalışmasının da önemi vurgulanırdı ayrıca felsefe ile ilgili seminerler olurdu seminerler sonunda ise küçük bilgi yarışmaları olurdu ve yarışmaların ödüleri olarak da sanat stantları için biletler , canlı müzik biletleri veya diğer etkinlikler için biletler olurdu bu sayede etkileşim de arttılırdı. Sanat stantları olurdu bu stantlar: mikro sanat, heykel, pop art gibi başlıklara ayrılırdı ve her bölümde bambaşka yaratıcı eserler olurdu.Sanat bölümünde az tanınan ve farklı bir bakış açısı olan sanatçılara yer verilirdi ayrıca mum yapma atölyeleri, ebru yapma atölyeleri ve nakış atölyeleri olurdu.Festivalin ruhunu tamamlayan en önemli unsurlardan biri de müzik olurdu. Ancak bu müzik sadece bazı insanlara değil, herkese hitap ederdi. Gün boyu festival alanında hafif caz, klasik müzik, r&b ve soul gibi müzik türleri dönüşümlü olarak çalardı. Amacı, kalabalık ve gürültülü alanlardan farklı olarak sakin, düşünmeye teşvik eden bir atmosfer yaratmak olurdu bu sayede dinlendirici de olurdu . Gün sonunda ise bir konser olurdu ve konserde ise yabancı r&b sanatçısı Daniel Caesar olurdu çünkü şarkılarının temaları şiirsel, ama çok süslü değil. Duygularını sade ama derin bir biçimde aktarıyor. Sesi yumuşak, vokal yorumu duygusal ve içten. kısacası tam olarak “Entel-Fest”e uygun sadelikte.
“Entel-Fest”, yalnızca bilgi ve sanatla değil, doğayla da dost bir anlayışla tasarlanırdı. Festival boyunca plastik kullanımına izin verilmez, her şey geri dönüştürülebilir ve sürdürülebilir malzemelerle hazırlanırdı. Yiyecekler yerel üreticilerden temin edilir, atölyeler doğal yöntemlerle gerçekleştirilirdi. En önemlisi, festivalden elde edilen tüm gelir doğa ve çevre üzerine çalışan güvenilir bir vakfa bağışlanırdı. Böylece festival, sadece insanı değil, doğayı da besleyen bir deneyim olurdu. Bu sayede hem öğretici hem sosyal hem de doğaya katkısı olan bir festival olurdu.
