O gün annem ve babamla kavga etmiştim. Fakat bu, önceki tartışmalarımız gibi değildi. Annemle babam benim için gerçekten kaygılanıyordu. LGS sınavında başarılı olamayacağımı düşünüyorlardı. Ben ise onların tüm tavsiyelerini umursamıyor, sınavı önemsemiyormuş gibi davranıyordum. Ailem benden büyük umutlar bekliyordu, ama ben bu umutları yok ediyordum sanki.
O gün babam beni bir kenara çekti ve bana iki seçenek sundu:
“Ya iyi bir okula gidersin, ya da evde hiçbir şey yapmadan tembellik edersin, Zeynep. Seçim senin.”
Bu sözleri duyunca içimde bir şey koptu. Öfkem kontrolümden çıktı ve ağzımdan düşünmeden cümleler döküldü:
“Beni çok zorluyorsun! Ben sizi ailem olarak istemiyorum!”
Babamın yüzündeki ifade değişti.
“Kullandığın kelimelere dikkat et, küçük hanım.” dedi. “Odana git ve söylediklerini düşün.”
Odama giderken gözyaşlarım yanaklarımı yakıyordu. Bu tavrımın ne kadar çocukça olduğunu o an fark etmiştim. Bir yanım babama hak veriyordu. Sözleri acıydı ama doğruydu. Bütün akşam söylediklerini düşündüm. Kendi cevabım kulağımda yankılanıp duruyordu. Sonunda yorgunluktan uykuya daldım. Bu kötü günü aklımdan silmek istiyordum.
Sabah uyandığımda tartışma yeniden aklıma gelmişti. İçimdeki pişmanlık daha da büyüyordu. Düşüncelere dalmışken burnuma nefis bir koku geldi. Dayanamadım ve kokuyu takip ederek mutfağa doğru yürüdüm. Annem mutlaka güzel bir şey hazırlamış olmalıydı.
Dünkü olaylardan sonra onların yanına gitmeye biraz çekiniyordum ama bu kokunun bir barış işareti olabileceğini düşündüm.
“Anne?” diye seslendim.
Annem arkasını döndüğünde bir tuhaflık vardı. “Herhalde hâlâ rüyadayım.” diye düşündüm ve gözlerimi ovuşturdum. Ama gözlerimi açtığımda gördüklerim daha da korkutucuydu: Annemin gözleri düğmeydi.
Şok içinde kendimi birkaç kez tokatladım. Yanaklarım uyuşmuştu.
“Tatlım, iyi misin?” dedi o… annem sandığım kişi.
Hızla başımı salladım. Konuşmaktan korkuyordum. Eğer konuşursam… Beni yerler miydi? Neden gözleri düğmeydi?
“Tatlım, babanı uyandırır mısın?” dedi. Bu söz, kaçmak için bir fırsat olmuştu. Belki babam gerçekti. Belki o beni bu kâbustan kurtarabilirdi.
Babamın yanına gittim. Onu önce hafifçe, ardından daha sertçe sarstım. Yavaşça bana döndü ve tam o anda çığlık attım. Onun da gözleri düğmeydi.
Artık bunun korkunç bir şaka olduğunu düşünmeye başladım. Belki dün yaşananlardan sonra bana ders vermek istiyorlardı. Aklımdan birçok ihtimal geçti. Sonra babama söylediğim o cümle yankılandı kulaklarımda:
“Ben sizi ailem olarak istemiyorum!”
O an dizlerimin bağı çözüldü. Bu benim cezam olmalıydı. Suçluluk içimde büyüdükçe büyüdü ve sonunda bayıldım.
Uyandığımda kendimi “annemin” kollarında buldum.
“Tatlım, iyi misin?” diye sordu.
“Sen… kimsin? Ben neredeyim?” diye panikledim.
“Tatlım, aç karınla düşünemezsin. Yemeğini soğutmadan hemen ye.” dedi. O güzel koku yine burnuma gelmişti. Direnemedim, açlık ve korku birbirine karışınca yemeğe gömüldüm.
Yemek boyunca anneme ve babama benzeyen ama aslında annem ve babam olmayan bu insanlarla aynı masada oturmanın tuhaflığını hissediyordum. Yine de benimle çok kibar, anlayışlı ve sakin konuşuyorlardı. Bu, uzun zamandır istediğim şeydi belki de. Dış görünüşleri korkunç olsa bile, davranışları sıcak ve sevgi doluydu.
Saatlerce sohbet ettik. O kadar uzun konuştuk ki bir noktadan sonra gerçek ailemden bile daha rahat hissetmeye başladığımı fark ettim. Korkum azalıyordu.
Sonra bana bir teklif sundular:
“Zeynep, eğer gözlerinin yerine düğme dikmemize izin verirsen, sonsuza kadar bizimle yaşayabilirsin.”
Donup kaldım. Gözlerimin düğme olmasını istemiyordum ama burada kalmak da bir yanımla hoşuma gidiyordu.
“Düşünmem gerek…” dedim.
“Ya şimdi ya hiç, Zeynep.”
O an derin bir sessizlik çöktü. Ne kadar iyi görünseler de gerçek ailemin yerini tutamazlardı. Annem ve babam beni zorlasa bile bunu hep iyiliğim için yapıyordu.
“Üzgünüm anne.” dedim. “Bu teklifini kabul edemem. Lütfen… gerçek ailemin yanına dönmek istiyorum.”
Bir anda kendimi yatağımda buldum. Etrafıma baktım: Evet, burası benim evimdi.
Koşarak babamın yanına gittim.
“Baba… dün söylediklerim için çok üzgünüm. Lütfen beni affet. Söz veriyorum, seni yüzüstü bırakmayacağım.”
Babam durdu, gözleri doldu ve gülümsedi.
“Sen beni asla yüzüstü bırakmadın, Zeynep.” dedi.
Ve o an gerçek ailemin yanında olduğum için ne kadar şanslı olduğumu anladım.
