Çok yorucu bir okul günüydü. İki tane yazılı sınav ve okuldan sonra da yoğun bir antrenmanım vardı. Sadece eve gidip uyumak istiyordum fakat o sırada bu gece olacakları anlatsalar hayatta inanmazdım. Evde biraz ödev yapıp uyumak için odama gittim. Ne kadar sonra uyandığımı bilmiyorum ancak uyanma sebebimin kesinlikle bir tür, sabit aralıklarla gelen, yüksek sesli ve metalik bir klik sesi olduğunun farkındaydım. İlk başta pek dikkatimi çekmemişti fakat bir uzay gemisinin içinde uyanmıştım aslında. Bunu fark etmek şaşırtıcı şekilde uzun sürdü. Uzaylılar; beni tuttukları odayı o kadar yatak odama benzetmişlerdi ki anneme seslendiğimde içeri giren uzaylıyı görünce dona kaldım. Uzaylı animasyonlarda kötü bir şekilde canlandırılmış pembe bir ahtapotu andırıyordu, öyle ki eğer o dün gece odamda olmayan klik sesi ve yaşadığım şok olmasa uzaylının kostüm giymiş bir insan olduğuna yemin edebilirdim. Bağırmak için ağzımı açtım ama bir ses çıkaramadım. Aynı şekilde benzer duyguları uzaylının da yaşadığını tahmin ediyordum çünkü bağırıp odamdan kaçmıştı. Gözlerimi bunların hepsinin bir rüya olmasını dileyerek kapadım. Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Karşımda en kötü ihtimalle az önce gördüğüm uzaylılardan birkaçını görmeyi bekliyordum, kendi kopyalarımı değil. Şaşırtıcı bir şekilde, anlayabildiğim ama Türkçe olmayan bir dilde kendi aralarında konuşuyorlardı. “O da bizden.” diyordu biri, “bence ona kendimizi bir an önce tanıtmalıyız.” bir başkası “Onu öylece salmak fazla riskli olur.” dedi. En sonunda ikinci konuşan uzaylının söylediklerini uygulamaya karar verdiler. Kendilerini bana tanıttıklarında şok edici bir gerçek öğrendim; dediklerine göre XV-186 adında bir gezegende yaşayan uzaylılarmış beni kaçıranlar (yani kopyalarım) ve beni kaçırma sebepleri benim aslında uzaylıların kültüründe çok kadim ve kahraman bir aileden geliyor oluşummuş. Ailem gezegenimizi istila edenlere karşı savaşmış değerli kişilermiş ve bu galaksiler arası savaşta Dünya’ya inmek zorunda kalmışlar asıl ailem orada toprak olmuş beni de Dünyalı insanlar yetiştirmiş. İlk gördüğüm ahtapot uzaylı ile ilgili sorular sorunca aslında onun gerçektende bir kostüm olduğunu öğrendim ve attığı sesli çığlık ise aslında bir heyecan çığlığıymış. O günden beri bu uzaylılar ile yaşıyorum, bana gezegenlerini gösterdiler, aslında oldukça hoş kişilikler. Onlara Dünya’yı gösterme sözü vermiştim. Özellikle Türkiye’yi merak ediyorlar. Bu hikayemi bir yandan da siz Dünyalılara bir mesaj olarak yazıyorum. Umarım bu yazıyı biz size ulaşmadan önce alırsınız çünkü biz geliyoruz ve yolculuğumuzun bitimine gerçekten çok az kaldı.
Gerçek Kimliğim
(Visited 4 times, 1 visits today)
