GİTTİĞİM ADA

Akşam saat 23.00’tü. Ben ödevlerimi bitirmiştim ve uyuyacaktım. Yarın salıydı, bu nedenle yine sıradan bir okul günü olacaktı. Sabah uyandığımda hâlâ bir rüyada olduğumu düşünmüştüm fakat değildim. Issız ve muhteşem bir adanın ortasındaydım. Nasıl olmuştu da buraya gelmiştim? Bu ada adeta büyülüydü. Kumu yumuşacıktı, elimden yavaşça akıp gidiyordu. Her yer palmiye ağaçlarıyla doluydu. Adada biraz gezindiğimde fark ettiğim bir şey vardı; adanın belirli bölgelerinde çok güzel menekşe ve lalelerin olduğu kısımlar vardı. Ada çok büyük değildi, iki evin birleşimi kadardı.

Ayrıca bahsetmediğim bir kısmı var, buradaki deniz… Adanın denizi, hayatımda gördüğüm en berrak deniz olabilir. Tek bir çöp tanesi bile yoktu. Turkuaz renklerdeydi ve balıklarla doluydu. Bu benim için çok da iyi bir haber değildi çünkü ben balıklardan korkarım fakat balıkları seven kişiler için mükemmel bir deniz olurdu bu.

Adanın tam ortasında, bütün palmiye ağaçlarından daha uzun ve kalın bir ağaç vardı. Onun etrafında dolaştığımda üzerinde büyük bir kapı olduğunu fark ettim. Kapıyı açtığımda içinde kendi kıyafetlerimi ve yiyeceklerin olduğunu gördüm. Yani bu adadan kurtulana kadar eğlenceli bir vakit geçirebilirdim.

Birkaç gün burada kaldım. Gerçekten çok eğlenceli ve huzur vericiydi. Buradayken çok mutluydum. Sonra bir gün aniden kendimi evde buldum. Bu yaşadığım anıyı herkese anlatmak için sabırsızlanıyordum.

(Visited 2 times, 1 visits today)