Bir gün, gökyüzünden mavi yerine yeşil yağmur yağmaya başladı ve her şey değişti. O gün uyandığımda bir terslik olduğunu hissetmiştim. Ancak ertesi sabah kalktığımda hava aydınlanmayınca ne olduğunu araştırmaya karar verdim. Bir türlü terslikler düzelmiyor, aksine gün geçtikçe her şey daha da garipleşiyordu. Başarılı öğrenciler başarısız olurken, akademik başarısı daha düşük olan öğrenciler bir anda çok başarılı hale geliyordu.
Bilim insanları, bu tersliğin Dünya’nın yörüngesine takılmış bir göktaşı yüzünden meydana geldiğini düşünüyorlardı. Ben kararlıydım, bu durumu düzeltecektim. Vakit kaybetmeden en bilindik uzay projelerini yürüten kuruluşla iletişime geçtim. İlginç bir şekilde, uzaya gidip bu işi benim yapmama izin verdiler. Çünkü hiçbir astronot uzaya gitmek istemiyordu; eğer giderlerse bir daha geri dönemeyeceklerini düşünüyorlardı. Bir daha geri dönemeyecek olsam bile, böyle bir Dünya’da yaşamak istemediğim için gönüllü oldum. Ertesi gün uzay yolculuğum için eğitimim başlıyordu. İki hafta boyunca, her gün beş saat süren yoğun eğitimlerin ardından artık hazırdım. Uzay roketi de tamamlanmıştı. Beni her türlü önlem alınarak, yeterli yiyecek stoğu ve göktaşını yörüngeden çekebileceğim özel bir aletle uzaya fırlattılar. Uzay yolculuğum iki hafta sürdü ve nihayet hedefine ulaştım. Şimdi sıra, göktaşını Dünya’nın yörüngesinden çıkarmaya gelmişti.
Beklediğimden çok daha küçük bir göktaşıyla karşılaştım. Bana verilen aleti çıkardım ve üzerindeki tuşa bastım. Alet, göktaşına bir ışın gönderdi ve taş yavaşça yörüngeden uzaklaşmaya başladı. Artık bu kısa, eğlenceli ama Dünya için son derece önemli görevimi tamamlamıştım. Geri dönüş yoluna geçerken aklımda tek bir soru vardı: Bu kadar küçük bir göktaşı nasıl olmuştu da Dünya’nın düzenini bu kadar altüst edebilmişti?
Dünya’ya geri döndüğümde muhteşem bir şekilde karşılandım. Artık gerçek anlamda bütün dünya beni seviyordu. Kaldırdığım göktaşıyla ilgili bilimsel araştırmalara maddi destek sağladım. Yaklaşık bir ay sonra, küçücük bir göktaşının nasıl Dünya’nın düzenini bozduğunu öğrendik. Meğer özel bir manyetik dalgası varmış ve bu dalga, Dünya’nın çekirdeği ile etkileşime girerek tüm bu tuhaflıklara sebep oluyormuş.
