Bir gün gökyüzünden mavi değil, yeşil yağmaya başladı ve her şey değişti. İlk başta nasıl olduğunu anlamaya çalışıyordum. Belki de sadece bir göz yanılmasıydı, diye düşündüm. Ama sonra, kendimi kandırmamam gerektiğini fark ettim. Bütün ülke şu an bu durumu çözmeye çalışıyordu. Haberlerde sürekli bu olay konuşuluyordu. Artık hayatımızın merkezi haline gelmişti. Ben, bir uçağın boya taşıdığını ve bu uçaktan yeşil boya düştüğünü düşünüyorum. Birkaç hafta sonra, sonunda bu olayla ilgili konuşmalar azalmaya başladı. Zaten ne kadar daha konuşulabilirdi ki bir olay her zaman aynı şekilde gündemde kalmazdı. Uzmanlar da çok zaman kaybetmişti, bu yüzden bence inandırıcı olmayan bir açıklama sundular: “Bu olayla bir mucize yaşandı.” Açıkçası, ülkedeki çoğu insan bunun pek de inandırıcı olmadığını biliyordu.
O akşam, bu olay üzerinde düşünmekten uyuyamadım. Fakat uyandığımda yatağımda değildim. İlk başta bunun bir rüya olduğunu düşündüm, kendimi dürttüm ama hala yatağımda değildim. Nerede olduğumu bilmediğim bir yerdeydim. “Orada biri var mı acaba?” diye mırıldandım. O an, yanıma bir kuş geldi. Bana birkaç kelime söyledi. Gözlerime inanamadım. Beni bir yere götürüyordu ve ben sorgulamadan onun peşinden gittim. Bir anda çok güzel bir yere vardık. Minik elfler etrafta çalışıyordu, gökyüzünü yeşile boyuyorlardı. Sorumu sordum: “Neden gökyüzümüzü yeşile boyuyorsunuz?” Elflerden biri cevap verdi: “Mavi boyamız bitti, biz de yeşile boyuyoruz.”
Şimdi, her şey yerli yerine oturmuştu.
