Ali, küçük bir kasabada yaşayan, gökyüzüne tutkun bir çocuktu. Her akşam, evlerinin arkasındaki tepede oturur, yıldızları izlerdi. Onların parıltısı, ona sonsuzluğu düşündürürdü. Bir gün, kasabaya yeni bir kız taşındı. Adı Zeynep’ti. Zeynep de Ali gibi gökyüzüne hayrandı.
Bir akşamüstü, ikisi tesadüfen aynı tepede buluştu. Ali, Zeynep’e en sevdiği yıldızları gösterdi. Zeynep ise ona gökyüzündeki efsaneleri anlattı. İkisi, o geceden sonra sık sık buluşup yıldızları izlemeye başladı. Birlikte gökyüzünün sırlarını keşfederken, aralarında güçlü bir bağ oluştu.
Bir gece, gökyüzünde alışılmadık bir ışık belirdi. Ne bir yıldız ne de bir uçaktı bu. İkisi, merakla bu ışığın peşine düştü. Günlerce araştırma yaptılar, kitaplar karıştırdılar ve sonunda o ışığın kayıp bir uydunun yansıması olduğunu öğrendiler. Bu keşif, onları kasabada küçük birer kahraman yaptı. Ama onlar için asıl ödül, birlikte geçirdikleri maceraydı.
O günden sonra Ali ve Zeynep, her akşam gökyüzünü birlikte izledi. Belki de gerçek mucize, gökyüzündeki yıldızlar değil, yanlarında birbirlerini bulmalarıydı.