İnsanlık ezelden beridir istediği bir kavramı gerçeğe geçirmek için bin bir çeşit emek veriyor; el işçiliğinden zekaya, zekadan dini inançlara ve daha bir sürü olgulara… İnsanların hayatlarında en az bir kere bile verdiği bu emek karşılığını alabiliyor mu, ki daha da kesin olmak gerekirse, insanlar emeklerinin karşılığı olan haklarını bilip savunabiliyorlar mı?
Emeğin niteliğini tartışabilmek için öncelikle “Bu emek niçin verildi, arkasındaki proje neyi amaçlıyor?” sorularını cevaplayabilmek gelir. Ardından kendisine ne kadar değer biçmek gerektiğini başkaları anlayabilir. Eğer hayata geçirilmiş bir proje tüm insanlığı ilgilendiriyorsa o projeye verilen emek görmezden gelinmemelidir. Örneğin Birleşmiş Milletler’in yayımladığı “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”, öncelikle Avrupa’da arkasından dünyanın geri kalanında yaşayan tüm insanlara büyük bir önem arz ettiği için bu projeye verilen emeğe değer verilmeli, savrulamamalıdır. Ayrıca eğer bir iş bir grup için önemliyse o grup, o işi kuranı desteklemelidir, hem maddi hem de manevi anlamda.
Peki, insanların emeklerini koruyabilmesi ve haklarını bilmesini nasıl sağlayabiliriz? Bu konu için ortada pek çok görüş var. Öncelikle meslek liselerinden mezun olan ve olacak kişilerin müfredatlarına kendi haklarına dair dersler konulabilir. Bu, temelden gelen eğitimi güçlendirerek toplumun bilincini artırır ve adaletin sağlanması kolaylaşacağı için toplumsal eşitliğe ulaşılma süreci de rahatlar. Ayrıca emekçilerin haklarını koruyabilmesi için çeşitli sendikaların veya organiszasyonların kurulması ya da kurulmuş olan bu organizasyonların iişçiler için ulaşılabilir olması gerekmektedir. Örneğin Türkiye’deki 2025 oranlarına göre işçilerin %85’i sendikasız çalışmakta. Bu durumu düzeltmek –en azından iyileştirmek- için işçilere yönelik teşvik edici uygulamalar yürürlüğe konulabilir. Orta yaşlı ya da yeterli kaaynakları olamayan emekçilerimize ise eğitim vermek amacıyla gerekli materyallerin temin edilmesi için fonlar açılabilir, eğitimciler ise gönüllülük bazında seçilebilir.
Küresel ölçekte insan haklarının korunması için uluslararası antlaşmalar düzenlen
ebiir, yasalara daha ağır cezalar getirilebilir ki yasaların caydırıcılığı fazla olup insanların zarar görmesi engellenebilsin. Haksızlığa uğrayan emekçilerimiz için küresel ölçekte protestolar gerçekleştirebiliriz. Bu çeşit protestolar, savunanların ne kadar samimi ve kararlı olduğunu gösterir, bu sayede haksızlık yapanlara karşı en büyük ve güçlü tepkimizi ortaya koyarız. Ayrıca adaleti de savunarak eşitlik için büyük bir adımı atmış oluruz.
İnsanlar kimi zaman önlerine gelen en ufak şey için bile tonlarca iş gücü ve zaman harcandığını unutabiliyor. Bu unutmalar ise günün sonunda emeği veren kişiye kelebek etkisnden dolayı küçük veya büyük olumsuz bir etki bırakıyor. Bunlardan dolayı da adaletsizlik doğup emekçinin emeği görmezden geliniyor, haklar çiğneniyor. Adaleti savunmak içinse yapabileceğimiz şeyler emekçiyi unutmamak ve protestoalra katılmak gibi aktiviteler emekçilerimizin yolunu açıyor.
