Uras, okulunun en tembel çocuğuydu. Ne ders çalışırdı ne de spor yapardı. Otururdu tüm gün, teneffüste bile koşmazdı. 5 dakika koşsa olduğu yerde kendini bırakırdı. Bir gün, okulu bir maraton düzenlemeye karar verdi. Uras, denemek için maratona katıldı ama bir kilometre bile koşamadı. Arkadaşları ona biraz spor yapmasını söyledi. Uras çıldırdı. Arkadaşlarını bir koşu yarışına davet etti. Yarışmadan önce, ünlü bir koşucu olan amcası ile çalışmaya karar verdi. Amcası ona tekrar tekrar bahçenin etrafında koşturarak dayanıklılık antrenmanı yaptırmak istedi.
Uras bunun kolay olduğunu düşünerek başladı ama üç ağaç geçip ağır ağır öksürmeye başlamıştı bile. Amcası tekrar denemesini önerse de Uras bu antrenmanın çok saçma olduğunu ve gerçek bir yarışın bundan çok farklı olduğunu bahane ederek evine dönüp oyunlar oynadı.
Yarış günü Uras, büyük bir özgüvenle okula geldi. Öğle arasında altı arkadaşıyla beraber bahçeye indi. Tüm bahçeyi ilk turlayan kazanacaktı yarışı. Uras ıslık çaldı ve yarış başladı. Yarış, amcasının antrenmanından daha bile zordu. Uras birkaç adımdan sonra yere çakıldı. Ağlayarak sınıfa girdi. Onu gören öğretmeni halini sordu. Uras her şeyi anlattı.
Öğretmeni biraz bekledi ve şöyle dedi:
— Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer, Urascığım.
