Bir gün normal bir sabah gibi uyandım. Her zaman ki gibi kahvaltımı yaptım, üstümü giyindim ve işe gitmek için dışarı çıktım. Yürürken yanıma bir köpek geldi. Havlamak yerine ” Sen kimsin?, Sen kimsin?” dedi. Ben bayağı şaşırmıştım. Köpeğe sahibinin olup olmadığını sordum. Köpek ” Sahip ne demek?” dedi. Bende ”sahibin ne demek olduğunu bilmiyor musun?” dedim. Sonra kaldırımın kenarına oturdum. Düşündüm, bir hayvan ile konuşmuştum. O sıra da bir fare yanımdan koşarak kaçtı, arkadan da 3 kedinin geldiğini gördüm. İçlerinden bir kedi ”Tutun şu fare’yi” diyordu. Aval aval etrafa bakıyordum. Çünkü bütün hayvanların konuşmalarını anlıyordum. Derin bir nefes aldım, rüyadayım sanıyordum ve kendime çimdik attım. Ama canım acıyordu ve anladım ki hepsi gerçekti. Ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Yürürken yolda bir kaplumbağa gördüm. Karşıdan karşıya geçmeye çalışıyordu. Sonra yüksek sesle bir ses duydum ve kafamı sesin olduğu yere çevirdim. Kaldırımda ki başka bir kaplumbağa diğerine ”Karşıya çabuk geç artık” diyordu. Diğeri de ”Hızlı olmaya çalışıyorum, ama bu kadar oluyor. Senin zaten nasıl bu kadar hızlı karşıya geçtiğini anlayamadım” diyordu. Kaldırımda ki kaplumbağa ” kediden yardım aldım. Sende birinden yardı al.” diyordu. Bu arada ben tüm bu konuşmaları net anlıyordum. Koştum ve kaplumbağayı yolun ortasından alıp, arkadaşının yanına getirdim. İlginç bir sohbete daldık. Hayvanları nasıl anladığımı sordular. Güzel soruydu, ama bende bilmiyordum. Daha sonra onlardan ayrıldım. Yol üzerindeki bakkala girecekken, iki kedinin kavgasını ve konuşmasını duydum. Konuşmaları hiç güzel değildi. Çünkü onlara verilen yemeği paylaşamıyorlar ve kötü konuşuyorlardı. Düşündüm ki; hayvanların biz insanlardan farkı yok. Hepimiz aynıyız. Sonra saatime baktım işe geç kalmıştım ve koşarak işe gittim. Ama iş yeri kapalıydı. Telefonuma baktım, meğer bugün cumartesiymiş. Kapıdan geri döndüm. Eve doğru yürümeye başladım. Bu arada düşünüyordum. Aklıma sihir işlerinden anlayan bir arkadaşım geldi. Hemen o arkadaşımı aradım. Kısaca olanları telefonda ona anlattım. Beni hemen beklediğini söyledi ve onun evine gittim. Evine vardığımda, bana bir karışım hazırlamış olduğunu gördüm. Kendisine her şeyi içemediğimi, birçok şeyin bana dokunduğunu söyledim. O da iksirin içine ”Hacının Şalgamını” koyduğunu söyledi. Sonra konuşmaya devam etti. İksiri akşam yatmadan önce içmem gerektiğini ve uyku yaptığını anlattı. Oradan ayrıldım ve yürümeye başladım. Omzuma bir kuş kondu. Onunla sohbet ederek, eve vardım. Dişimi fırçaladım, pijamalarımı giydim ve iksiri içip, uyudum. Sabah olduğunda her şey normale dönmüştü.
Hayvanlar Ne Der?
(Visited 10 times, 1 visits today)
