Sabah uyandığımda odamda garip bir ses duydum. Balkona çıktım, serçeler “Günaydın!” dedi. Gözlerim faltaşı gibi açıldı. Ne? Kuşlar konuştu! Meğerse bir günlüğüne hayvanlarla konuşma yeteneği kazanmışım.
İlk merak ettiğim şey, kedim Sucuk’un ne düşündüğüydü. Hemen yanına koştum. “Sucuk, sen aslında ne hissediyorsun?” dedim. Gözlerini kırpıştırarak, “Sen uyurken ayaklarını kıpırdatıyorsun, onları yakalamaya çalışıyorum ama başaramıyorum,” dedi. Gülmekten kendimi alamadım. Sonra ekledi: “Neden bazı günler bana sarılıyorsun, bazı günler görmezden geliyorsun?” İçim burkuldu. Onun da duyguları olduğunu o anda fark ettim.
Sonra parka gittim. Karıncalarla konuştum. Çok çalışkan olduklarını zaten biliyordum ama bir tanesi, “Biz de bazen yoruluyoruz ama pes etmiyoruz,” dedi. Bir ağacın altında yatan köpeğe yaklaştım. “Senin en mutlu anın neydi?” diye sordum. “Sokaktan alınıp sıcak bir yuvaya kavuştuğum gün,” dedi. Gözlerim doldu.
O gün birçok hayvanla konuştum. Kuşlar gökyüzünün sırlarını anlattı, kaplumbağa sabırlı olmanın önemini öğretti.
Akşam olduğunda bu yeteneğim sona erdi ama kalbimde kocaman bir iz bıraktı. Keşke her gün hayvanları anlayabilsek. Belki o zaman onları daha çok sever, doğayı daha iyi koruruz.
