Geçen gün gözlerimi açtığımda kendimi ıssız bir adanın ortasında bulduğumu fark ettim. Çevrede kimsecikler yoktu, benim de buraya nasıl geldiğimle ilgili hiçbir fikrim yoktu. Ada yerleşime açık bir yere benzemiyordu, çevremde doğa hariç hiçbir şey yoktu. Belki insana dair bir iz bulurum diye adayı turladım, yoktu. Burada bugüne kadar hayatta kalmam bile bir mucize ama buranın keyfini çıkarmak için bazı yollar buldum.
Kumlara düşen ağaç gölgesine uzanmış sesleri dinliyorum. Rüzgar ılık ılık eserken, sesi huzur dolu olan denizi dinliyorum. Üstüne vuran güneşle deniz bugün pırıl pırıl, bir elmas gibi parlıyor. Dalgalar usul usul kıyıya vuruyor, hiçbir telaşları yok. Zaman sanki burada normalden yavaş akıyor, hatta belki de hiç akmıyor. Ağaçların kaç tane olabileceğini düşünüyorum. Öyle çoklar ki… Her biri bu adayı sahiplenmişcesine kök salmış, yayılmış, gökyüzüne doğru uzamış. Çiçeklerinin kokusu dünyaya ait olamayacak kadar güzel; hiçbir kelimeyle tarif edilemeyecek, huzur dolu bir koku.
Bu adaya nasıl geldiklerini bir türlü anlayamadığım arılar, hep telaşlı, hep çalışkan halleriyle buradalar işte. Sorabilsem, cevap verebilseler bana, onlar da çiçeklerin kokusuna vurulduklarını söylerlerdi eminim. Kanatlarından çıkan o hafif vızıltı bile kulağıma hafif bir melodi gibi geliyor. Kuşların sesi de ayrı bir şiir gibi. Acaba mutlulukla çırptıkları kanatları mı sebep oluyor bu rüzgara? Çünkü esen rüzgar da ayrı bir şiir… Yumuşacık ve telaşsız. En güzeli de ne biliyor musunuz? Sadece doğaya ait olanlar var burada. Bazen gözlerimi kapatıp sadece dinliyorum; yaprakların hışırtısı, denizdeki dalgaların sesi, uzaklardan gelen kuşların sesi… Her biri içimde başka bir hissi uyandırıyor. Mis gibi kokular, işinde gücünde olan arılar, mutlu kuşlar, yemyeşil ağaçlar, içindeki onca plastiğe rağmen ışıl ışıl parlayan deniz, huzur, büyük şehirlerde hiç de alışık olmadığımız o sakinlik… İnsanın özü var burada, kendi iç sesini duyabilme ve doğaya ait olduğunu hissedebilme şansı var. Şehrin karmaşasında unuttuğum huzuru, sessizliği burada yeniden buluyorum. Belki de insan, doğadan uzaklaştıkça kendi özünü de unutuyordur.
Bu adanın nerede olduğunu söylemeyeceğim size çünkü her insanın huzur bulduğu, kendine ait olan sakin bir yeri olmalı. Yaşadığına minnet duyduğu, huzur dolduğu bir yeri… Belki sizin yeriniz bir deniz kenarı değildir; belki bir kitap, belki bir arkadaş, belki de bir şarkıdır. Ama önemli olan, o huzuru bulabildiğiniz bir yerin veya bir şeyin olmasıdır. Benim için o yer bu adaydı. İyi ki bu adaya düşmüşüm…
