İç Ses

Bir sabah uyandığımda herkesin iç sesini duyabildiğimi fark ettim.

Önce bir rüya sandım. Gözlerimi açtığımda, odam sessizdi ama kafamın içinde uğuldayan bir sürü ses vardı. Annemin sesi yankılanıyordu: “Umarım kahvaltıda ekmek kalmıştır, çocuklar aç kalmasın.” Ardından babamın sesi geldi: “Bugün işe geç kalmamalıyım, patron bir daha uyarırsa işler sarpa sarar.” Kardeşim bile içinden söyleniyordu: “Okula gitmek istemiyorum. Yine o gıcık matematik öğretmeniyle uğraşacağım.”

Şaşkınlıkla kalktım yataktan. Düş mü görüyorum? Dışarıdan hiçbir ses yoktu ama zihnimin içinde insanların düşünceleri yankılanıyordu. Üstelik bu düşünceler, dudaklardan dökülenlerden çok daha samimi ve gerçekçiydi.

Okula giderken yol boyunca onlarca ses daha duydum. Otobüste yanımda oturan adam, dışarıdan ciddi ve sessiz görünüyordu ama içinden sürekli patronuna küfrediyordu. Şoför, yolculara gülümseyerek “Günaydın,” dedi ama içinden “Yine saatler sürecek bir gün başladı,” diye geçirdi. Herkesin iki yüzü vardı sanki. Bir dış sesleri, bir de iç sesleri.

Okulda işler daha da garipleşti. En yakın arkadaşım Elif, bana gülümseyerek “Bugün çok güzel görünüyorsun,” dedi. İçinden geçen ise şuydu: “Keşke benim saçlarım da onunki gibi gür olsaydı.” Öğretmenimiz ders anlatırken dışarıdan her zamanki gibi otoriterdi, ama içinden “Bu çocuklara ne anlatırsam anlatayım, kimse dinlemiyor” diye geçiriyordu.

İç sesleri duymak ilk başta büyüleyiciydi, sonra yorucu olmaya başladı. Kimin ne düşündüğünü bilmek, insanın tüm saflığını ve güvenini alıp götürüyor. Yüzüne gülümseyen insanların kalbinde ne kadar kıskançlık, korku ya da endişe taşıdığını görmek acı veriyordu. Annemin yüzüne “iyiyim” demesiyle içinden “Artık dayanamıyorum, çok yoruldum” demesi arasında kocaman bir uçurum vardı.

Bir süre sonra konuşmamaya başladım. Kafamın içindeki sesler, gerçek dünyadan daha gürültülüydü. Herkesin maskesini görmek, artık kimseye tam olarak güvenememek beni yalnızlaştırdı. Kendi iç sesimi bile bastıramaz oldum. Belki de insan, diğerlerinin ne düşündüğünü bilmemekle mutlu oluyordu.

Bir gece, yatağıma uzandım ve gözlerimi kaparken içimden sadece bir dilek geçirdim: “Lütfen, yarın sabah bu yeteneğim gitsin. İnsanların sadece söylediklerini duyayım. İçlerini değil.”

Ertesi sabah gözlerimi açtım. Sessizlik. Gerçek sessizlik. Annem “Uyan hayatım, kahvaltı hazır,” dedi. İç sesi yoktu. Gülümsedim. Sonunda yeniden yalnızca kendi düşüncelerimle baş başaydım.

Ve o gün, uzun zamandır ilk kez kendimi gerçekten huzurlu hissettim.

(Visited 7 times, 1 visits today)