İç Ses

Bir sabah uyandığımda, herkesin iç sesini duyabildiğimi fark ettim. Başta rüya gördüğümü sandım. Uyanır uyanmaz, kafamın içinde annemin sesi belirdi:
“Umarım bu sabah geç kalmaz. Kahvaltı bile hazır.”

Oysa annem yanımda değildi, mutfaktaydı. Sesini duymam imkânsızdı. Aşağı indiğimde bana yalnızca günaydın, dedi ama içinden geçenleri çoktan duymuştum.

Sokakta yürürken her geçenin iç sesi zihnime doluyordu. Biri sevgilisini düşünüyordu, biri patronuna öfke kusuyordu, yaşlı bir adam ise “Bugün de ölmedim ya.” diyordu.

Beynim uğultu gibiydi, yüzler sessizdi ama kafamda bir koroya dönüşmüşlerdi.

Okula vardığımda işler iyice karıştı. Arkadaşlarım gülerken içlerinden geçenler çok daha sertti: kıskançlık, öfke, yargılar… Öğretmenim bana bakarken yüzü ifadesizdi ama içinden “Bu çocukta bir gariplik var.” diyordu.

Sonra sınıfa yabancı biri girdi. Siyah montlu, yüzü tanıdık gelmeyen biri. Herkes ona bakarken bir sessizlik oldu. Garipti: Onun iç sesini duyamıyordum.

İlk kez bir sessizlik, bu kadar yüksek sesle konuşuyordu.

Daha sonra onunla arkadaş oldum. Onunla iyi vakit geçiriyordum. Bir gün, onun da tıpkı benim gibi insanların iç sesini duyabildiğini öğrendim.  Sonsuza dek onunla arkadaş kaldım.

(Visited 6 times, 1 visits today)