Bugün size çok garip ama çok heyecanlı bir şey anlatacağım. Bir sabah uyandım ve birden herkesin iç sesini duyabildiğimi fark ettim! Evet evet, yanlış duymadınız! Annemin ne düşündüğünü, kedimizin ne hissettiğini, hatta öğretmenimin kafasından geçenleri bile duydum!
Annem sabah kahvesini yaparken şöyle düşündü: “Umarım bugün Lavin Dora çoraplarını ters giymemiştir…”
Kedimiz Ponçik ise sadece mama düşündü: “Mama, mama, mamaaaa!”
Okula gittiğimde işler daha da tuhaflaştı. Arkadaşım Elif, “Umarım bugün beni çiftliğe götürürler” diye içinden geçirdi. Öğretmenimiz ise tahtaya yazı yazarken, “Umarım kimse dersi kaynatmaz” diye düşündü. O sırada ben uslu uslu oturuyordum!
Ama sonra düşündüm… Ya herkes benim de iç sesimi duyuyorsa? O zaman düşündüğüm komik şeyleri de bilirler mi? Mesela teneffüste kocaman bir dondurma düşlediğimi? O yüzden hemen düşündüklerime dikkat etmeye başladım. Çünkü artık beynim, sanki açık bir radyo gibiydi!
O gün çok farklıydı. Herkesin neler hissettiğini bilmek hem komikti hem de bazen biraz üzücüydü. Mesela bir arkadaşım üzgündü ama gülüyordu. İç sesinden anladım ki gerçekten mutlu değildi. Gittim ona sarıldım.
Sonra akşam oldu. Her şey eski haline döndü. İç sesler yok oldu. Ama ben bir şeyi öğrendim: İnsanlar her zaman düşündüklerini söylemeyebilir. O yüzden bazen birine gülümsemek, ona iyi hissettirebilir.
