Küçük bir kasaba ya da büyük bir metropol… Bu iki yaşam alanı hem birbirinden çok farklıdır hem de insanın hayat tarzını tamamen değiştirecek kadar etkilidir. Meslekleri düşündüğümüzde kasabada bir çiftçi, bakkal ya da küçük işletme sahibi olmak mümkündür. Metropolde ise daha çok iş insanı, ofis çalışanı veya büyük şirketlerde görev alan kişiler akla gelir.
Ulaşım açısından bakıldığında kasabada bir bisiklet ya da küçük bir motor çoğu ihtiyacı karşılar. Şehirde ise bu araçlar neredeyse hiç kullanılmaz; yoğunluk nedeniyle genellikle arabalar, metro ve otobüs gibi toplu taşıma araçları tercih edilir. Teknoloji konusunda tartışmaya bile gerek yoktur; metropollerde teknolojik imkanlar kasabalara göre çok daha gelişmiş, hızlı ve yaygındır.
Yine de kasabaların da kendine özgü güzellikleri vardır. Daha az insan yaşadığı için herkes birbirini tanır; bu da kasabaları sessiz, sakin ve huzurlu yerler hâline getirir. Şehir yaşamı ise yoğun iş temposu, trafik, geç saatlere kadar çalışma gibi yorucu bir rutini beraberinde getirir. Bu kulağa zorlayıcı gelse de, bardağın dolu tarafından bakınca disiplinli, hareketli ve heyecanlı bir yaşam tarzı olarak da görülebilir.
Kasabada hayat daha yavaş akar; iki tarafta da emek gerekse de kasaba yaşamı her zaman daha sakindir. Ancak dürüst olmam gerekirse benim tercihim şehir hayatı olurdu. Çünkü iş, ulaşım ve teknoloji açısından sunduğu imkanlar benim için daha uygundur.