İnsanın kendisini ifade edebilmesi bireyin temel becerilerinden biridir. Kendini ifade edemeyen birey derdini anlatamaz, duygularını paylaşamaz ve toplumda hayatta kalamaz. Her bireyin kendini ifade ediş biçimi farklı olsa da en yaygın ifade ediş yöntemleri yazmak ve okumaktır. Hangi yöntemin daha etkili olduğu yıllardır tartışma konusudur. Peki en etkili kendini ifade etme yöntemi hangisidir?
Okuma, bireyin kendini ifade edebilmesi için gerekli olan düşünsel ve kelime haznesini geliştiren bir araçtır. Farklı türlerde kitaplar okumak, bireyin kelime dağarcığını zenginleştirerek daha güçlü ve etkileyici bir anlatım oluşturmasına olanak tanır. Okuma, bireyin olayları farklı açılardan değerlendirmesini ve daha bilinçli düşünmesini sağlar. Farklı yazarların fikirlerini anlamak, bireyin kendi düşüncelerini şekillendirmesine yardımcı olabilir. Okuma sayesinde birey, sadece kendi deneyimlerine değil, aynı zamanda başkalarının yaşadıklarına ve düşündüklerine de ulaşarak daha kapsamlı bir perspektif kazanır ancak okuma tek başına bireyin kendini doğrudan ifade etmesi için yeterli değildir. Okunan bilgilerin içselleştirilmesi ve düşüncelerin somut bir şekilde dışa vurulması için aktif bir üretim süreci gereklidir. İşte bu noktada yazmanın önemi ortaya çıkar. 
Yazının keşfi milattan önce 3200’lü yıllara dayanmaktadır. Yazının icadının ardındaki temel sebep bireyin kendini ifade etme ihtiyacıdır. Yazmak, bireyin iç dünyasını ve düşüncelerini dış dünyaya aktarmasının en doğrudan yollarından biridir. Yazı, bireyin zihnindeki fikirleri sistematik bir şekilde ortaya koymasını sağlar. Konuşma sırasında bazen aklımıza gelen düşünceler dağınık olabilir, ancak yazma sürecinde birey düşüncelerini toparlar ve yapılandırır. Ayrıca yazı, bireyin kendi iç dünyasını en özgün haliyle dışa vurmasına imkân tanır. Günlük tutmak veya şiir yazmak, kişinin iç dünyasını ve özgün bakış açısını ifade etmesine yardımcı olur.
Okuma ve yazma birbirini tamamlayan süreçlerdir ve her ikisi de insanın kendini ifade etme yetisini geliştirir. Okuma, düşünsel zenginlik kazandırırken, yazma bu düşüncelerin bireysel bir şekilde ortaya konulmasını sağlar ancak kendini ifade etme açısından doğrudan bir seçim yapmak gerekirse yazmanın daha etkili olduğu söylenebilir. Okuma, bireyin ifade yeteneğini geliştirir, kelime dağarcığını artırır ve yeni fikirler edinmesini sağlar. Ancak, yazma süreci olmadan bireyin iç dünyasını tam anlamıyla dışa vurması mümkün olmayabilir. Örneğin, ünlü yazarlar ve düşünürler, eserlerini yazarken sadece okudukları bilgileri aktarmamış, aynı zamanda kendi özgün bakış açılarını ve duygularını da ortaya koymuşlardır. Dostoyevski, Virginia Woolf, Stefan Zweig gibi büyük yazarlar, yazıyı bir ifade biçimi olarak kullanmış ve insan doğasını derinlemesine incelemişlerdir. Yazmak, sadece başkalarına mesaj vermek değil, aynı zamanda kendini anlama sürecidir ve bireyin tamamen kendine ait bir anlatım geliştirmesine olanak tanır. Kendi düşüncelerini yazıya dökmek, bireyin hem kendini hem de dünyayı daha iyi anlamasını sağlar.
