Ben ve arkadaşlarım Demir ve Çınar ile birlikte bir adada mahsur kalmıştık. Bu adada uyanmadan önce bir uçak kazası geçirmiştik. Dalgalar bizi bu adaya sürüklemişti. Burada herkesin kendine özgü rolleri vardı. Benim rolüm balık tutup pişirmekti. Demir’in rolü barınağı düzenli ve sağlam hâle getirmekti. Son olarak Çınar’ın rolü de tahtadan bize alet, ıvır zıvır ve mızrak yapmaktı. Yani tam bir marangoz gibiydi.
Biz bu rollere alışmış gibiydik ancak böyle yaşayamayacağımızı biliyorduk. Bir karar aldık: Bir tane gemi inşa edecektik. Plan şöyleydi; Çınar bana bir olta yapacaktı, sonra Demir geminin iç kısmını planlayacaktı ve son olarak Çınar geminin dış kısmını hazırlayacaktı. Bunu yapmaya başladık. Her şey iyi giderken bir sorun fark ettik. Bu gemiyi su geçirmez yapmamız lazımdı. Bunun için farklı bir materyal gerekiyordu.
Ben ve Çınar gereken malzemeyi ararken Demir geminin iç kısmında çalışıyordu. Sonunda bir ağaçtan topladığımız yapraklar ile dış kısmını kapladık ve gemi hazırdı. Bu, buradan kaçış yolumuzdu. Son bir şey vardı. Bu geminin hareket edebilmesi için bir yelkene ihtiyaç vardı fakat bizde kumaş yoktu. Sadece kıyafetlerimizi kullanabilirdik.
Sonunda yola çıktık ve her şey yolunda gidiyordu. Her gün balık yiyorduk ve iki gün sonra sonunda hedefimize ulaştık. Geri geldiğimizde bize ödül verdiler. Bizimle ilgili kitap bile yazdılar.