Bugün dünya kömür rezervlerinin büyük bir kısmının oluştuğu; devasa eklem bacaklıların, amfibilerin ve köpek balıklarının altın çağlarını yaşamış olduğu karbonifer dönemine gidiyoruz. Kısacası birlikte dinozorlardan bile eskiye, yaklaşık 300 milyon yıl önceye seyahat ediyoruz. Peki nereleri gezeceğiz? Tabi ki daha yeni oluşmuş; son ve dördüncü süperkıta olan Pangea’yı ve ona komşu olan iki büyük denizden birini, Panthalassa’yı ziyaret edeceğiz.
Günün ilk ışıklarıyla kendimizi Pangea’nın geniş ormanlarının içinde, dev eğrelti otlarının arasında buluyoruz. İlk nefesimizde bile anlıyoruz ki buranın havası geldiğimiz yerden kat be kat farklı. Bunun nedeni buradaki havanın oksijen miktarının, nemin ve sıcaklığın günümüzden çok daha yüksek olmasıdır. Hatta bu yüzden burada ilk göreceğimiz hayvan türlerinden biri bir omurgalı bile değil. Ormanda yürürken devasa bir kırkayak türü olan bir Arthropleura ile karşılaştık. Aslında onlara kırkayak ya da çıyan demek pek doğru olmaz çünkü onlar bu gruplardan ikisinde de yer almıyor. Ama buna rağmen hala onların yakın bir akrabası. Ayrıca Arthropleura 2,5 metre uzunluğuyla tarihte bilinen en büyük eklem bacaklıdır. Karşıdaki dev eğrelti otunun üzerindeki hayvan ise yine bir omurgasız ama Arthropleura bir myriapod iken bu hayvan bir böcek. O bir Meganeura. Onlar dünyanın en büyük griffin sineği türüdür ve dev yusufçuklara benzerler. Daha da önemlisi 75 santimetrelik kanat açıklığıyla en büyük uçan böceklerdir. Buradaki çoğu eklem bacaklı onlar gibi çok büyük boyutlardadır. Bunun nedeni havadaki oksijen miktarının fazlalığıdır. Tabi ki burada eklem bacaklılar dışında hayvanlarda var. Buna en iyi örneklerden biri önümüzdeki göldeki Diplocaulusdur. Bu amfibilerin ve yakın akrabalarının en belirgin özelliği bumerang şeklindeki kafalarıdır. 1 metrelik semenderlere benzerler. Karada daha hava kararmadan size göstermek istediğim bir hayvan daha var: Asaphestera platyris. Bu minik kertenkelemsi sürüngen ilk başta çok dikkat çekmeyebilir ama bu küçük şey bizim bildiğimiz en eski sinapsittir. Sinapsitlerin içinde yer alan bir grup da memelilerdir. Yani bu minik kertenkele bütün memelilerin memeli olmayan son atalarından biridir.
Artık hava karardı, gece oldu; haydi bir de denize dalalım ve buradaki canlılara bakalım. Suyun altında göreceğimiz ilk hayvan bir köpek balığı. Hatta buradaki bütün hayvanların %10 köpek balığı. Bu günlerde ise denizdeki hayvanların sadece %4 köpekbalığı. Küçük bir farklılık gibi görünse de gerçekte köpekbalığı familya sayısı bu günlerin iki katıydı. Karşımızdaki köpek balığı türü Edestus ya da diğer adıyla makas diş köpek balığı. Adından da anlaşılabileceği gibi dişleri makas gibi yerleşmiş. Boyu yaklaşık 7 metreye kadar büyüyebilen bu balığın başka köpek balıklarını bile yediği düşünülüyor. İyi ki buraya gelirken güçlendirilmiş bir denizaltıyla gelmişim yoksa şimdi parçalara ayrılmıştım. Sıradaki köpek balığımız Edestusun yakın bir akrabası olan Campyloprion. Bu köpek balığının üst dişleri olmasa da alt dişleri testere şeklindedir. Ayrıca bu köpek balığı 9 metrelik boyuyla Karbonifer Döneminin en büyük hayvanıydı. Gün bitmeden size göstereceğim son köpek balıkları Symmoriiformlar. Bu gruptaki çoğu köpek balığı gördüğünüz gibi günümüzdekilerden çok farklı sırt yüzgeçleriyle bilinir. Bunlar arasından en enteresanları büyük ihtimal ile Stethacanthuslardı. Bu grubun bir üyesinin sırt yüzgecini suyun yüzeyinde görseniz büyük ihtimalle onun bir suda yüzen örs olduğunu sanırdınız.
Artık Karbonifer Döneminde uzun bir günden sonra eve dönme vakti. Başka bir gün, başka bir dönemde görüşmek üzere.
