Eğer kendimi yeniden yaratma imkânım olsaydı, dünyaya bambaşka bir gözle bakabileceğim bir hayat inşa etmek isterdim. Günümüz yaşantımızda sık sık karşılaştığımız sıkıcı ve boş olayları tamamen yok edip genel bir mutluluk algısı oluştururdum. Bu hayatta hem kendime hem de başkalarına fayda sağlayacak bir yön bulurdum. Daha cesur, yaratıcı ve doğayla uyumlu bir kişi olarak, hayallerimin peşinden gitmekten asla vazgeçmezdim. Sabahları gökyüzünden gelen kuşların ötüşüyle uyanır, günün ilk ışıklarıyla yeni maceralara atılırdım.
Hayalimdeki bu yaşam, yaratıcılıkla dolu ve hareketli olurdu. Bir yazar ve gezgin olarak dünyanın çeşitli köşelerine seyahat eder, gördüklerimi ve yaşadıklarımı kaleme alırdım. Her şehir, her köy benim için yeni bir ilham kaynağı olurdu. Özellikle yerel halkla tanışıp hikayelerini dinlemek, beni yazmaya daha da motive ederdi. Her hikâye, yaşama dair farklı bir bakış açısı sunar ve beni daha bilge bir kişi haline getirirdi. Bir gün sahil kenarındaki sakin bir kasabada uyanırdım. Ufka uzanan deniz manzarası eşliğinde, elimde kahvem ve kucağımda defterimle yazılarıma başlardım. Başka bir gün ise dağın zirvesinde ya da bir çölün ortasında, yıldızların altında kalemimi harekete geçirirdim. Doğanın o sonsuz sessizliği, düşüncelerimi ve hayallerimi en saf haliyle ortaya çıkarırdı. Bu yaşam, sadece yazmakla sınırlı kalmazdı. Aynı zamanda, ihtiyaç sahibi insanların hayatına dokunmak, onlara umut vermek için projelerde yer alırdım. Eğer bir çocuğun güzel bir gelecek kurmasına yardımcı olabilirsem ya da bir topluluğun sorunlarına bir çözüm getirebilirsem, bu benim için dünyanın en büyük başarısı olurdu. Beni mutlu eden bu yeniden yaratılmış hayat, bana derin bir tatmin ve huzur hissi verirdi. Her günün bir armağan olduğunu bilerek, geçmişin pişmanlıklarından kurtulmuş, şu anı yaşardım. Keşfettiklerimi ve yaşadıklarımı hikâyelerle geleceğe aktararak bir iz bırakmak benim için paha biçilemez olurdu. Bir sahil kasabasında yaşlanmayı hayal ediyorum. Küçük bir evim olurdu, deniz manzaralı bir verandası olan. Sabahlarımın denizin sesi ve kuşların ötüşüyle karşılanıp, akşamlarımın yıldızları izleyerek tamamlandığı bir hayat beni derin bir mutluluğa ulaştırırdı.

Sonunda, hayal ettiğim bu hayat bana şu dersi verirdi: Gerçek mutluluğa bugünkü hayatımızda yaşadıklarımız gibi geçici, kısa ve kendini tekrar eden olayları tekrar tekrar yapmak yerine, dünyaya iz bıraktıklarımız ve başkalarıyla paylaştıklarımızla ulaşabiliriz. Bu hayat, yalnızca benim değil; dokunduğum, mutluluğu ulaştırdığım herkesin de yüzünü gülümsetirdi. Eğer kendimi yeniden yaratma imkânım olsaydı, tam da böyle bir yaşam inşa ederdim.
