KRİSTAL DÜNYA

O sabah uyandığımda, odamı alışılmadık, inanılmaz derecede parlak, saf bir mor ışık kaplıyordu. Başımı yastıktan kaldırdığım an, bir şeylerin tamamen farklı olduğunu hissettim. Pencereye doğru yürüdüm ve dışarı baktım. Gözlerimi açtığım zamanda Sokak bomboştu, ne bir araba sesi ne de bir insan silueti vardı. Gökyüzü, rengarenk ışık şeritleriyle dans eden canlı bir tuvale dönüşmüştü; ağaçlar bile kristal gibi parlıyordu.

İçgüdüsel olarak yakaladığım telefonumda ne şebeke ne de Wi-Fi vardı, tamamen izole edilmiştim. Mantığım sanrı dedi ama hissettiklerim aksini söylüyordu. Korku ve hayranlık arasında, içeride saklanmak yerine bilinmeyene doğru ilk adımı atmaya karar verdim. Sırt çantama su ve defterimi atıp kapıyı açtım. Kendimi, mor ışıkla yıkanmış sokağın tam ortasına bıraktım.

Şehrin merkezine baktığımda, en büyük şokla karşılaştım. Parkın bulunduğu yerde, havada usulca süzülen, devasa, yanar döner bir küre vardı. Küre, evrenin tüm renklerini yansıtarak sürekli şekil değiştiriyordu. O an anladım ki bu bir rüya değildi, yeni bir gerçeklikti. Defterimi çıkarıp ilk sayfaya yazdım: ‘Buradayım. Bilinmeyenin tam ortasında.’ Kürenin yaydığı huzurlu uğultuyu dinledim. Artık geri dönüş yoktu; bu sessiz ve mucizevi gizemi çözmek için kararlılıkla ona doğru yürümeye başladım…

(Visited 5 times, 1 visits today)