Kültürel miraslarımızı turizme açarsak mı yoksa tam tersini yapıp koruma altına alarak halktan uzak tutarsak mı koruruz? Bence birkaç farklı cevabı var.
Kültürel miraslarımı “korumak” için halktan uzak tutup kilit altına mı almak gerekir, yoksa ziyarete açmak mı gerekir?
Bence kültürel miraslarımızı tam anlamıyla korumak istiyorsak fiziki tehlikelerden koruyacak şekilde gerekli önlemleri almak lazımdır. Fakat, halkın kendi kültürünün miraslarını görüp incelemesinin illa ki sakıncalı olduğu anlamına gelmez. Halkın kültürel miraslara bağlılık, saygı ve benzeri hisleri hissetmesi için onları görmeli, tanımaya zamanı olmalı, aradaki kültürel ve duygusal bağlantının oluşması için bir fırsatı olması lazımdır. Bunu değerli tarihi eserlere zarar vermeden yapmak mümkündür.
Kültürel miraslarımızı turizme açmak “korumak” için sakıncalı olabilir fakat tarihte de gözlemlendiği gibi, kültürler arası etkileşim iki kültürün de gelişmesini sağlar bu da günümüz dünya insanlarının kültür oluşturma çabası göstermesine sebep olabilir. En azından insanlara kültür üzerinde aktif bir etken gibi hissetme ayrıcalığı sağlar. Günümüzde kültürel miraslar turizme açılırsa ve yabancıların ziyaret etmesi teşvik edilirse ülke vatandaşları da merakına yenik düşüp kültürel miraslarına bağlanacak bir fırsat elde edebilir. Aynı zamanda bu Zeus Sunağı gibi ülke sınırları dışına götürülmüş kültürel miraslarımızı ülke içine getirmemize yardım edecek bir gelir kaynağı oluşturur.
İzmir gibi hem bacasız sanayinin hakim olduğu hem de antik kalıntıların ve kültürel mirasların bol olduğu yerler yabancılara oldukça ilginç geliyor. Yazın ağustos ayında akşamları dört perdelik operalar düzenleniyor ve insanlar onca saat kırık taşların direkt üzerine oturmaktan şikayet etmiyor. Tarihi eserlerin çok amaçlı kullanımını gözlemleyerek tarihi eserlerimize daha fazla kaynak ayırabildiğimizi ve onların daha bakımlı olmalarını sağladığımız sonucuna ulaşıyorum.
Hassas tarihi eserlerin kilit altına alınması ve korunması konusunda, eski Türk kültürünün büyük bir parçasını oluşturan eşyaların bazıları kırılgan ve narin olduğunu hızlıca tespit edip bir koruma planı oluşturmak ve onların literatürde yer alması için gerekli çalışmaların yapılması lazımdır.
Sonuç olarak tarihi eserlere ve kültürel miraslara merakı yeni gelişen biri olarak diyebilirim ki: “Kültürel miraslarımızın bazılarını fiziksel koruma altına almamız gerekiyor ama bu nadide parçaları halktan ya da başkalarından saklamamıza gerek yok. Turizmi teşvik etmenin ise birden fazla olumlu yönü vardır. Turizm ile kültürel etkileşim gerçekleşir ve ülke içindeki kültürel bağlılık bilinci gelişebilir.” Bence kültürel miraslarımızı garajda paslanmayı bekleyen pahalı bir araba gibi saklamamalıyız ama tedbirsiz davranıp ona zarar da vermemeliyiz. Bundan dolayı kültürel miraslarımızı gerekli önlemleri aldıktan sonra toplumun kullanımına sunmalıyız.
