Bugün Mars’ta geçirdiğim 287. gün. Buraya ilk geldiğim günü daha dün gibi hatırlıyorum. Kızıl topraklar, sabahları sıcak akşamları soğuk esen rüzgar ve Dünya’dan 225 milyon kilometre uzakta olmanın getirdiği yalnızlık hissi… Şimdi ise burası evim oldu, fakat hayat hala kolay değil.
Burada karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri, dışarının biz insanlar için son derece tehlikeli olması. Mars’ın havası solunamaz, sıcaklıklar inanılmaz derecede düşük ve radyasyon seviyesi Dünya’ya kıyasla çok daha yüksek. Bizim kolonimiz özel bir kubbe içinde kurulmuş olsa da bazı durumlarda dışarı çıkmamız gerekiyor. Çıkmamız gerektiğinde her an bir tehlike ile karşılaşabiliriz, hatta çıkan kişi sağ bile dönmeyebilir. Geçen hafta bir grup bilim insanı, araştırma yapmak için dışarı çıktığında beklenmedik bir toz fırtınasına yakalandı. Fırtına yüzünden iletişim sinyalleri kesildi. Kontrol odasından, çıkan bilim insanlarının değerlwrine baktığımızda, oksijen seviyelerinin hızla düştüğünü gördük. Neyseki onları akşam olmadan bulduk. Bu olaydan sonra koloniye yeni bir kural geldi: Artık herkes yanında hep koloniye doğru yol gösteren bir yön bulma cihazı taşıyor. Böylece iletişim sistemleri çökse bile çıkan insanlar geri dönebilmek için bir yedek yolları olucak.
Su ve gıda üretimi konusunda da sıkınltılar çekiyoruz. Dünya’dan getirdiğimiz malzemeler sınırlı olduğu için kendimize yetebilecek kadarını yetiştirmeye çalışıyoruz. Hedefimiz hidroponik sistem kurup tarım yapmak. Şu anlık küçük bir seramız var. İlk başta bitkilerin büyümesi zor oldu çünkü Mars’ın toprağı tarım için uygun değil. Ancak Dünya’dan getirilen gübre ve besin takviyeleri sayesinde toprağı daha verimli hale getirdik. Şimdi kolonimizde marul, patates ve domates yetiştiriyoruz. Ama et yiyemiyoruz maalesef. Bunun için henüz bir çözüm bulamadık.
Ama bu kadar soruna rağmen bizi en çok zorlan şey Dünya’dan ve sevdiklerimizden uzak olmak. Ailemle ve arkadaşlarımla yalnızca sınırlı zamanlarda iletişim kurabiliyorum. Canlı görüşmeler mümkün değil çünkü Dünya’ya bağlanabilmek en az 20 dakika sürüyor. Kolonide herkes duygusal olarak bir özlem duyduğu için herkes birbirine destek olmaya çalışıyor, bu yüzden düzenli olarak grup etkinlikleri yapıyoruz. Bazen simülasyonları kullanarak kendimizi Dünya’da gibi hissetmeye çalışıyoruz ama asla yerini dolduramıyor.
Bu gezegende her gün yeni bir mücadele, yeni bir sınav. Ancak burada olmak inanılmaz bir deneyim. Mars’ta bir koloni kurmanın ilk adımlarını atanlardan biri olmak, insanlığın geleceğine umut vermek büyük bir sorumluluk ve onur. Zorluklar ne olursa olsun, biz burada kalmaya ve ilerlemeye kararlıyız.

