2035 yılında Mars’ta bir kolonide bilim insanı olarak yaşamaya başladım. Mars’a yapılan ilk büyük insanlı keşiflerden birinin parçası olmak, tarihe tanıklık etmek gibiydi. Ancak, yeni yaşam koşulları, beklediğimden çok daha büyük zorluklarla karşılaşmama neden oldu. Mars’ın iklimi, yerçekimi ve yaşam alanındaki sınırlamalar, insanlık için alışılması güç sorunlar doğurdu.
Mars’ın düşük yerçekimi de büyük bir engeldi. Kaslar zayıflıyor, kemikler inceliyordu. Tıpkı aydaki gibi. Bununla başa çıkabilmek için, Mars’ta günlük fiziksel aktivite programları ve yerçekimini simüle eden egzersiz sistemleri geliştirdik. Ayrıca, beslenme alışkanlıklarımız da değişti. Mars’ta gıda üretimi, tarım ve genetik mühendislik ile zenginleştirilen bitkilerle yapılıyordu. Patates gibi bitkiler yetişiyordu. Bir diğer zorluk, Mars’ta iletişim gecikmesiydi. Dünya ile Mars arasındaki mesafe nedeniyle, mesajlar çok geç iletiliyordu. Bu durum, acil bir durumda hızla yanıt almakta büyük bir zorluk oluşturuyordu. Bu sorunu aşabilmek için, yapay zekâ destekli sistemler devreye soktuk. Bu sistemler, kriz anlarında anında çözüm üretmek için kullanıldı ancak bir sürü daha sorun vardı. Yalnızlık. Marsta yapabilecek pek bir şey bulamadığımız için yalnızlık duygusunu çekiyorduk. Bir kaç kişiden ibarettik ve tek yapabildiğimiz aktivite yerçekimi ile oynamak ve sohbet etmek. Bunların dışında, Mars’ın iklimi de başka bir zorluktu. Kış aylarında sıcaklıklar -100°C’ye kadar düşebiliyordu ve bu durum, yaşam alanlarını ısıtmak için fazladan enerji harcamamıza neden oluyordu. Bu sorunun üstesinden gelmek için, yenilenebilir enerji kaynakları, özellikle güneş enerjisi ve nükleer enerji teknolojileri kullandık. Bu enerji kaynakları, koloninin sürdürülebilirliğini sağlamak için gerekli gücü üretti. Ayrıca marsta ulaşım sıkıntılı olduğu için bir ulaşım aracı yapmaya karar verdik. Bu araç tıpkı bir araba gibi ancak yenilebilir enerji ile çalışan ve lastikleri de plastikten yapılmadır. Bu ulaşım aracının kapısı ve tavanı yok çünkü marsta hızlı gidebilecek bir araç yapılamadığından kapıları ve tavanı yok. Keyif verici olan şeyler ise yemek sıkıntısını olmaması ve marsı gözlemenin eğlenceli olmasıdır. Bu gözlem dronelarımız sayesinde oluyor ve marsı yüksekten görmek keyif verici. Uçsuz bucaksız bir turuncu çöl ve hafif yüksek tepeler…

Gelgelelim Mars’ta yaşam, büyük bir keşif ve adaptasyon süreci gerektiriyordu. Ancak, bilimsel gelişmeler ve sürekli yenilikle bu zorlukların üstesinden gelerek, insanlık için yeni bir yaşam alanı yaratmayı başardık. Mars’ta hayat, doğanın zorluklarına karşı koyarak bir dayanak noktası haline geldi. Bu yaşam biçimi, insanlığın hayatta kalma ve ilerleme azmini temsil ediyor. Mars’ta yaşamak, insanın bilime ve teknolojiye olan güvenini pekiştiren bir yolculuk haline geldi. Bu deneyimler, Dünya’daki yaşamı daha iyi anlamamıza ve gelecekteki gezegenler için umut verici bir başlangıç sağlamamıza olanak sağlayacak gibi duruyor. Umarım ki böyle olur.
