“İnsan kendi kimliğiyle konuşurken pek az kendisi gibidir, ona bir maske verilirse gerçeği anlatır ancak.”
Oscar Wilde’ın bu sözünü ilk okuduğumda durup düşünmek zorunda kaldım. Çünkü bu cümle hem bir paradoksu hem de bir gerçeği barındırıyor: İnsan, kendi kimliğiyle konuştuğunda nadiren kendisidir. Ama ona bir maske verildiğinde, gerçekleri anlatır. Peki nasıl olur da bir insan, “kendi” olduğu hâlde kendisi olamaz?
Bu söz bende önce bir sorgulama, sonra bir kabullenme duygusu uyandırdı. Günlük hayatta hepimiz bir şekilde rol yapıyoruz. Bazen iyi bir öğrenci, bazen saygılı bir evlat, bazen de neşeli bir arkadaş gibi davranıyoruz. Ama tüm bu rollerin arkasında, belki de kimseye göstermediğimiz bir “ben” var. Bu yüzden Wilde’ın “maske” dediği şey, sadece bir fiziksel nesne değil; bir metafor. Kimliğimizi, adımızı, sosyal rollerimizi kenara koyduğumuzda, belki de ilk defa içimizdeki ses konuşabiliyor.
İnternette anonim bir kullanıcı adıyla yazarken, bir günlüğe içimizi dökerken, ya da bir tiyatro sahnesinde başkasını oynarken… İşte o zaman belki de ilk kez dürüst oluyoruz. Çünkü kimse bizi yargılamıyor, kimse “bunu nasıl söylersin” demiyor. Maske bir özgürlük sunuyor. Ve bu özgürlük içinde biz, bastırdığımız düşünceleri, sakladığımız duyguları açığa vurabiliyoruz.
Bu söz bende aynı zamanda biraz hüzün de uyandırıyor. Düşünsenize, insanlar gerçeği söyleyebilmek için kimliklerinden uzaklaşmak zorunda kalıyorlar. Bu, toplumun bireye yüklediği rollerin, beklentilerin ve kuralların ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Herkesin her an bir başkası gibi davranmaya çalıştığı bir dünyada, gerçek “ben” olabilmek neredeyse bir cesaret işi hâline geliyor.
Ama bu söz umut da veriyor bana. Çünkü demek ki içimizde sakladığımız o gerçek ses hâlâ yaşıyor. Belki bastırılmış, belki susturulmuş, ama var. Ve biz ona ulaşmanın yolunu bulabiliriz. Sanatla, yazıyla, oyunla, bazen de sadece sessiz bir anın içinde…
Sonuç olarak, Wilde’ın bu sözleri bana maskenin ardında aslında daha çok “biz” olduğumuzu hatırlatıyor. Kimliğimizle değil, belki ondan sıyrıldığımızda daha çok kendimiz olabiliyoruz. Gerçek samimiyetin, cesaretin ve içtenliğin, bazen bir maske takmakla başladığını anlamak… Kendimizden kaçarken bile, aslında en çok kendimize yaklaşıyoruz.
