Maymunla Bir Gün

Frankie, onu ilk gördüğümde annesinin kucağından yeni inmiş bir bebek maymundu. Annesi ile sadece gözlerini kullanarak iletişim kurabiliyor, birbirlerinin ne hissettiklerini ve istediklerini bir göz kırpmasıyla anlayabiliyorlardı.

Dün gibi hatırlıyorum ki o temmuz günü annemle kahvaltı yaptıktan sonra Frankie’yi çok görmek istediğimi söylemiştim. Sanırım içime doğmuş, ömrüm boyunca unutamayacağım günün “o gün” olduğunun farkında bile varamamışım.  Annem, Frankie ile beni baş başa bıraktığında “Maya” sesinin annemden geldiğini sanmıştım. Oysa ki Frankie bana ismimle hitap etmişti. Ne gözlerime ne de kulaklarıma inanıyordum. Frankie benimle konuşuyordu. Ama yanımda olan annem Frankie’nin konuştuğunu anlamıyordu. Çünkü konuşma yeteneğini kazanan Frankie değil bendim. Maymunca konuşuyordum. Frankie’yi anlayabiliyordum. İnanılmazdı.

En merak ettiğim soruyu sorma zamanım gelmişti. Ve ona korkmadan nasıl ormanda kaldığını, bir ağacın tepesinde nasıl uykuya dalabildiğini sordum. Cevaplar çok ilginçti. Frankie sen evinde korkuyor musun ? yatağında nasıl uykuya dalıyorsun ? diye sorunca  o anda anladım. Orman Frankie’nin eviydi. Ve kimse evinde olmaktan korkmazdı. Ve herkes en kolay kendi yatağında uykuya dalardı. Orman Frankie’nin eviydi, ağaçlar da yatağı.

(Visited 5 times, 1 visits today)