Medeniyetin Anahtarı

Eğitim; bireyleri küçük yaşlardan itibaren hayatlarını,bakış açılarını ve karakterlerini bile şekillendiren radikal bir sürece iter. Kişilerin toplumdaki yerlerini belirleyecek olan görgü ve ahlaktan akademik alanlara nüfuz eden bu bilgi topluluğu hayatı yaşamaya değer kılandır çünkü sonu gelmeyen vazgeçilmez bir tutkudur. Sadece akademik bilginin değil,sosyal ve ahlaki bilginin gelişimini de kapsar. Eğitim,var olan bilginin aktarılmasını ve kişiye edinilmesini sağlar. Dolayısıyla farklı yorumlamalara fazlasıyla açıktır. Kapsadığı bilgi alanları ve aktarımında kullanılan yorumlamaların çeşitliliği;eğitimi salt bilgiden farklı ve interaktif kılan,iletişim kapılarını açan birer anahtardır bir nevi.

Ünlü ressam Picasso “Eğitim,bireyin özgür yaratıcılığını kısıtlar.” sözleriyle eğitimin sabitliliğini dile getirmiştir. Eğitim,sınırsız bilgi ve aktarıma sahip olduğu için eşitliğin sağlanması adına uzmanlar tarafından belirlenen müfredat kadarıyla öğrenciler mükellef kılınır. Öğretmenlerin bu sınırlı ve kalıplaşmış bilgi topluluğunu öğrencilere aktarma yükümlülüğü, öğretmenin anlatım tarzı ve interaktifliği etkin kılma oranına göre değişkenlik gösterebilir. Öğretmene ve aileye göre varlığı söz konusu olan ezberci eğitim ve hata yapma korkusu,öğrenciyi standard bilgiyi bir hap gibi sorgulamaksızın yutup sonucunun ne olacağını umursayamayacak duruma getirir. Dolayısıyla kişinin analiz ve çıkarım yeteneklerinin yerini başkaldırmadan sürekli olarak emir almak ve denileni ezberlemek alır.  Sonuç olarak eğitimde bir sınırın olduğu,sonucunda analiz veya çıkarım yapma gibi yeteneklerin körelmesi pek de yanlış söylemler değildir.

Yazar Tolstoy ise eğitim hakkındaki görüşünü şu sözlerle ifade etmiştir:“Eğitim, insanın toplumsal sorumluluklarını anlamasına yardımcı olmaktadır.” Toplumsal sorumlulukların kavranmasında kritik rol oynayan şey,elde edilmesi yazılı,salt bilgiden çok daha meşakatli olan,öğrenilen değil edinilen “ahlaki değerler”dir. Ahlaki değerlerin aktarımı ve algılanması kültür çeşitliliği sebebiyle belirli farklılıklara sahip olsa da ortak bir noktada buluşan tutumlardır. En temel kurum olan aileden başlayan ve okullarda devam ettirilen ahlaki ve sosyal eğitimi benimsemeyen bir toplum refaha vedaya ve ebedi yozlaşmaya mahkumdur. Lakin buna son vermek,kişinin fikirlerini ve bakış açısını daimi olarak değiştirmek, ne kadar emek verilirse verilsin ,sonuç elde edilmesi her zaman için mümkün olmayan,güç bir süreçtir. Eğitim yanlış yapıldığında süregelen yozlaşmanın parçası olmuş nesillerin fikirsel deformasyonlarını onarmak,cahil karşıtların dikkatini çekecek,stratejiyle donatılıp süreklilikle taçlandırılması gereken bir devrim niteliğindedir. Bu değerlerin yanı sıra bir miktar akademik bilgi de toplumsal sorumlulukların farkındalığı için değerlidir zira akademik bilginin spesifikliği,halkın refah,sağlık,çevre gibi birçok alanda sıkıntısının giderilmesinde mühimdir.

Verilen argümanların ışığında kişilerin sınırlandırılmış bi eğitime tabii tutulmaları her ne kadar onları bir fanusa tıkayabilse de fikirsel anlamda bu fanustan çıkmak da onların istek ve kararları doğrultusunda gerçekleştirilebilir. Tabii,bu fazladan çalışma ve mesainin yanı sıra öz değerlendirme ve eleştiriyle de pekişen bir dönemin kapılarını açar. Bunun yanı sıra gerekliliğinden şüphe dair duyulmamasının önem arz ettiği ahlaki ve sosyal eğitim,sadece bireysel değil toplumsal huzura götüren kıymetli bir köprüdür adeta. Eğitim,her anlamda benimsenmelidir ki halk bilinçlensin,yozlaşmanın önüne geçebilsin. Çünkü milletin egemenliğini eğitim meşaleleri olan halk sağlar. Bu meşaleler sadece yazılı bilgiye değil saygı,sevgi,adalet ve empati gibi önemli değerlere de fazlasıyla ihtiyaç duyar. Meşalesi sönmüş bir toplum,umutsuzluğa ve her türlü çatışmaya mahkumdur zira cehalet; birbirlerinden beslenen liyakatsizlik,yolsuzluk ve yozlaşmayı getirir. Ulu önder Atatürk’ün dediği gibi “Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.”

(Visited 7 times, 1 visits today)