Bugün burada oturduğuma hâlâ inanamıyorum. Messi ile aynı sofrada olmak, onunla konuşmak… Bu inanılmaz bir deneyim! “Teşekkür ederim,” dedi Messi gülümseyerek “Çok naziksin. Seninle tanışmak da güzel. Futbolu bu kadar seven biriyle konuşmak her zaman keyiflidir.”
Gözlerim parladı. “Senin videolarını izleyerek büyüdüm.” dedim. “Barcelona’daki ilk yılların, Arjantin formasıyla attığın goller… Hepsi hâlâ aklımda. Bir hareketin var, topu sol ayağına alıp sağa doğru hafif kayıyorsun, o an herkes duruyor sanki…”
Messi gülümsedi ve başını sallayarak, “Evet, bazen öyle hissettiriyor. Sahada zaman yavaşlıyor gibi. Ama bu tamamen antrenman ve içgüdüyle ilgili,” dedi.
Konuşmamız devam ederken merak ettim. “Peki sahada en çok seni zorlayan oyuncu kimdi?” diye sordum.
Messi bir an düşündü ve ardından, “Hmm… Sergio Ramos diyebilirim. Gerçekten sert ve akıllı bir savunmacıydı. Ama aynı zamanda sahada saygı duyduğum bir rakipti.” dedi.
Gözlerimdeki heyecanı fark etti ve gülümsedi. “Arjantin’le Dünya Kupası’nı kazandığında ağladım.” dedim. “Senin adına o kadar sevindim ki… Sanki bir futbol masalının sonu gibiydi.”
Messi’nin gözleri parladı, duygusal bir ifadeyle “O an, kariyerimin en duygusal anıydı. O kupayı kaldırmak… Hayatım boyunca çalıştığım şeydi. O mutluluğu taraftarlarla paylaşmak her şeye değerdi.” dedi.
Son olarak içimden bir hisle “İyi ki varsın Messi. Sen sadece bir futbolcu değil, bir ilhamsın,” dedim. Messi başını sallayarak “Teşekkür ederim. Böyle sözler duymak çok değerli. Futbolu sevdirmek benim en büyük ödülüm.” diye yanıtladı.
Ve o an, Messi’nin sadece bir futbolcu değil, çok daha fazlası olduğunu bir kez daha anladım.
