Bazen aklıma hep aynı soru takılıyor: “Acaba ileride hayatımı nerede sürdürmek isterim?” Metropol gibi kocaman, kalabalık bir şehirde mi, yoksa sessiz sakin bir kasabada mı? Bu soru kulağa çok büyük bir karar gibi geliyor ama bence insanın nasıl biri olduğuyla da çok alakalı.
Metropol deyince akla ilk olarak hareket geliyor. Herkesin bir yerlere yetişmeye çalıştığı, ışıkların hiç sönmediği ve her köşesinde bir şeyler olan şehirler… Mesela Ankara’yı düşündüğümde hem heyecanlanıyorum hem de biraz korkuyorum açıkçası. Büyük şehirlerde iş, eğitim, eğlence ve kültür açısından bir sürü seçenek var. Canın sıkılsa dışarı çıkıp bir kafeye gidebilirsin, sinema desen zaten her yerde var, konserler, etkinlikler… Genel olarak sosyal yaşamın daha sakin yerlere göre aktif ve hareketli olduğu alanlar bu bölgeler. Etrafta plazalar, iş merkezleri, devasa binalar… bazen görüntüleri, görkemli oluşları bile insanı etkileyebiliyor. Yani insanın gelişmesi için fırsat çok. Bu yüzden metropol hayatı bazen bana çok çekici geliyor.
Ama işin bir de yorucu kısmı var: Trafik, kalabalık, gürültü… Küçükken İstanbul’a gitmiştim ve sadece bir günde bile o kalabalık beni çok yormuştu. Orada yaşayan akrabalarım da çoğu zaman stresli olduklarını söylüyor. Kısa bir mesafede bile her türlü seyahat etmek, insana işkence gibi hissettirebiliyor. Toplu taşımalar sıkışık, trafik yoğun… ortam çok bunaltıcı olabiliyor. Bu da beni küçük bir kasaba fikrine yakınlaştırıyor. Küçük kasabaların o huzurlu havası, insanların birbirini tanıması, her şeyin daha yavaş ilerlemesi… Bazen o sessizlik ve doğaya yakın olma hali bana çok iyi gelir gibi geliyor. Sabah uyandığında kuş sesleri duymak, akşamları sahile ya da parka yürüyüşe çıkmak, trafikte kaybolmamak… Bunlar bana nedense çok sıcak ve samimi geliyor.
Aslında hâlâ kesin bir karar verebilmiş değilim. Metropol bana fırsatlarıyla, canlılığıyla çekici geliyor; küçük kasaba ise içimdeki huzur isteğine hitap ediyor. Şimdiden ne olacağını tam bilemiyorum ama hayal kurmak bile beni mutlu ediyor. Sonuçta olan nerede olduğum değil, kendimi mutlu ve dengede hissedebileceğim bir yer bulmak. Kim bilir belki de o yer düşündüğümden çok daha farklı çıkar.
