MUCİZEVİ ADA

O gün ödevimi bitirmiş, yatağıma yatmış, uyuyacaktım. Gözümü kapadım ve açtım. O an bir adadaydım. İlk başta bunun bir rüya olduğunu sansam da sonradan öğrendim…
Aslında adaya ilk gittiğim an her şey çok güzeldi. Palmiye ağaçları vardı, deniz vardı, çimenlik alan vardı. Ama bir kişi bile yoktu. Ayrıca adanın tam ortasında kocaman bir yanardağ vardı. Hiçbir şey anlamamıştım ama “Kesin birisi vardır.” diye düşünüp bağırmaya başladım:
— Heey, beni duyan var mı?

Bağırdım, bağırdım ve bağırdım fakat boşunaydı. “Saatlerdir bir ses bile duyamadım.” diye söylenirken birdenbire bir korsan gemisi belirdi. O andaki asık suratım, daha da fazla asılmıştı. Daha kötü ne olabilirdi ki? Her neyse… Ben bunları düşünürken korsan gemisi iyice yaklaştı ve tek çare kaçmak oldu. Son hız koşuyordum, ta ki bir el beni kenara çekene kadar.

— Sen de kimsin ve nereden çıktın? diye sordum.
— Ben hep buradaydım.
— Nasıl yani? Ben nereye düştüm böyle? dedim.
— Açıklayacak zaman yok, bunu gemide konuşuruz.

dedi korsan ve beraber gemiye bindik. Gemide bana buranın mucizevi bir yer olduğunu söyledi ve anlatmaya başladı:

— Buradaki amaç, yanardağın içindeki hazineyi korsanlara yakalanmadan alabilmektir. Fakat üç hakkın var. Eğer şimdi yanardağın içindeki hazineyi alamazsan, adanın ortasında tekrar doğar ve hazineyi almak için iki hakkın kalır. Eğer yine alamazsan burada mahsur kalırsın. Bu benim son hakkım. Yine başarısız olursam burada kalırım. O yüzden şimdi yanardağa tırmanmalı ve içindeki hazineyi almalıyız.

Ben de onayladım ve yanardağa tırmanmaya başladık. Eninde sonunda, yaptığımız plan sayesinde hazineyi aldık ve ikimiz de mucizevi adadan çıktık. O günden sonra çok iyi arkadaş olduk.

(Visited 8 times, 1 visits today)