Mutluluk Kaynağımız Tüylü Dostlarımız

Hayvanların evcilleşmesi Neolitik Çağ’a dayanmaktadır. Yani yaklaşık 10.000 yıl öncesinden beri hayvanlar sadık dostlarımız, sessiz sırdaşlarımız olmuştur. Bu durumun örnekleri gözümüzün önünde -tarihte- saklıdır: Antik Mısır’da kedilerin kutsal sayılması, Orta Asya’da ölen savaşçıların mezarına at figürleri koyulması, Lascaux Mağarasında tarih öncesi mağara resimlerinde insanların hayvanlarla beraber tasvir edilmesi, Hindu tanrısı Ganeşa’nın fil başlı olmasının filin manevi bir değerini simgelemesi ve yine mısırlıların köpekleriyle beraber gömülmesi gibi.

Günümüzde yaklaşık olarak dünya nüfusunun %50’sinden fazlası en az bir evcil hayvana sahip olduğu tahmin ediliyor. KONDA’nın Temmuz 2024 tarihli barometre çalışmasına göre, Türkiye’nin genelinde yaklaşık %36 oranında kişi veya hane “evcil hayvanı var” şeklinde yanıt vermiş. Bu oran “yaklaşık her 10 kişiden 4’ünün evcil hayvan sabi olduğu” şeklinde de özetlenmiştir. Peki siz evde hayvan beslemek hakkında ne düşünüyorsunuz? Hayatınızda bir engel olarak mı yoksa bir mutluluk kaynağı olarak mı? Öncellikle bir hayvan sahiplendiğinizde yanında bir takım sorumluluklar almanız gerektiğini unutmamalısınız. Bu yükün altında ezilecekseniz en başında bir hayvan sahiplenmemelisiniz. Öncesinde düşünüp gerekli araştırmaları yapmalısınız ve ona göre karar vermelisiniz. Eğer bu aşamadan sonra hala sahiplenmeyi düşünüyorsanız artık asıl konuya gelebiliriz.

Açıkçası ben ne zamandan beri bir varlıkla yaşamanın bizi özgürlükten alıkoyan bir bağımlılık olduğunu anlayamıyorum. Herhangi birini veya bir şeyi severseniz fedakarlıklar yapmanız gerekir. Sevgi fedakarlık gerektirir. Tabii ki siz bir şey verdiğinizde karşılığını da alırsınız. Yaptıklarınızın yanında siz de evcil hayvanınızın güvenini kazanır, korumasına sahip olur, arkadaşlığını elde edersiniz ama en önemlisi hayvanınızın sevgisidir. Belki sırf köpeğinizi yürüyüşe çıkartmak için “güzellik” uykunuzdan birkaç saat mahrum kalırsınız ama hayvanınızın sağlığı daha mühim değil midir? Veya kedinizin tüyleri evin he yerindedir. Evet, bu en başta bir sorun gibi gözükse de bir kedinin tüy dökmesi kadar normal bir şey yoktur ve siz eğer bir kediyle yaşamak istiyorsanız en önemlisi ona değer veriyorsanız, o kedinin doğasını da kabullenmelisiniz. Daha doğasını kabullenmediğiniz bir hayvanla nasıl yaşayabilirsiniz? Aslında olay hayvanlar değildir, olay değer vermektir. Herhangi bir şeyi elde etmek için değer vermek gerekir ve değer vermek değişim de demektir. Bazen bu örnekteki gibi zaman çizelgenizi değiştirmek bazen de birtakım şeylerden vazgeçmektir. Özetle evcil hayvanlarımız bizim mutluluk kaynağımız olmalıdır, bir angarya veya tamamlanması gereken bir görev olmamalıdır. Özünde saf ve temiz bir sevgiye sahipsek aşılmayacak engel yoktur.

(Visited 2 times, 1 visits today)