Her insanın kendini ifade etme ve iletişim kurma isteği vardır. Bu, insanlar sosyal birer varlık oldukları için çok doğaldır. Her insan yaşamına devam edebilmek için iletişim kurmalıdır. Kendisini ifade etmek için ise insan farklı yöntemleri dener. Tony Calderone’un da dediği gibi, “İfade, düşüncenin özüdür.”
Bazen konuşacak ya da bizi anlayacak kimsemiz olmadığında kendimizi ifade edebilmenin, bir nevi içimizi dökebilmenin yollarını ararız. Anlaşıldığımızı hissetmek, anlaşıldığımızı bilmek için ya da en azından rahatlamak için farklı yollara başvururuz.
Kimimiz bir duygu yoğunluğunun içerisindeyken müzik dinler. Dinlenen müzikler bir nevi ruh halinin yansımasıdır. Sokakta yürürken arabesk bir müzik dinleyerek oturan yaşlı insanları gördüğümüzde bir dertlerinin olduğunu nasıl anlıyorsak, başkalarının da dinlediği müziklerden ruh hallerinin nasıl olduğunu, o kişinin o anda nasıl hissettiğini anlayabiliriz.
Bazılarımız duygu durumuna göre kitaplar, dergiler, makaleler okur. Okuyarak ifade ederler kendilerini. Kendisini mutlu hisseden bir insanın “Mutsuzlukla Başa Çıkmak” başlıklı bir kitabı okuması saçma olur. Ya da kilo vermek istemeyen birinin nasıl fazla yağlardan arınacağı ile ilgili bir makale okumayacağı gibi. Kısacası kendi kendisini okuyarak ifade eden insanlar, okudukları yazının içeriği ile anlaşılabilirler. Okudukları yazının konusu onların düşüncelerini, ihtiyaçlarını, duygularını yansıtır.
Çoğu insanın da yaptığı gibi bir diğer ifade biçimi de yazmaktır. İnsanlar kendilerini yazarak da ifade eder. Günlük tutmak; duygularımızı, düşüncelerimizi, anılarımızı yazdığımız bu alışkanlık bir nevi bir ifade biçimi değil midir? Ya da konuşmakta zorluk çeken birinin yazması, yazmanın da bir ifade biçimi olduğunu kanıtlamaz mı? İnsan kendisini tam olarak ifade etmek istediğinde sarılmaz mı kaleme?
Eğer bana soracak olursanız en etkili ifade yöntemi yazmaktır. Yazmak, ekstra bir efor beklemez. Sizi dinleyecek bir şahsın varlığına gerek duymaz. Bir kağıt, mürekkepli bir kalem… Kendimizi beklentisiz şekilde ifade etmek için bunlardan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur yazarken. Bu yüzden okumak etkili bir ifade biçimi değildir, kim bizim okuduğumuza dikkat eder ki? Kendimiz için yaptığımız bir hareketin karşımızdakinin bizi anlamaya çalışmasına bir yardımı yoktur. Oysa yazmak tek taraflı olabileceği gibi; çift taraflı iletişimde de somut, net bir anlama ve ifade şeklidir.
Sonuçta bir ihtiyaçtır bizim için kendimizi ifade etmek, edebilmek. Her insanın kendi yolu vardır bunun için. Rahat olduğu, zorlanmadığı. Benim için de yazmaktır bu. Her türlü düşüncemi, duygumu aktarabileceğim, sonsuza kadar benimle kalabilecek bir yoldur. Okuma bilen herkesin anlayabileceği, kimse olmasa bile rahatlayacağım… Herkesin örnek aldığı, en büyük yazarlar gibi; bir kaygım olmadan, istediğim gibi ifade edebilirim yazarak kendimi. Bu yüzden en iyi yoldur yazmak, kişinin ifade etmek istediği şeylerden başka hiçbir şeye gereksinim duymadığı bir yol…
