Okuma ile Yazmanın Mücadelesi

   Okumak, bir insanın herhangi bir yazıda yazan şeyleri anlayıp özümlemesidir. Yazmak ise bir kişinin duygu ve düşüncelerini anlatmak amacıyla kişinin kendisini uzun ve yorucu bir serüvene sokmasıdır. Okuma ve yazmaya verilen değer gün geçtikçe azalmaktadır fakat bir kitle, okuma ile yazmanın büyülü dünyalarından kendilerini hala alamamaktadır. Bazı kişiler insanın kendisini ifade etmesi konusunda yazmanın okumadan daha etkili olduğunu düşünürken bazı kişiler de okumanın yazmadan daha etkili olduğunu düşünmektedir.

    İnsanlar, okuyarak bilgileri öğrenebilirler ve onların üstüne düşünebilirler. Bu yolda kitaplar, dergiler veya gazeteler onlara çok destek olur. Dünya kitap okuma sıralamasında ilk 10’da yer alan ülkeler sırasıyla; Hindistan, Tayland, Çin, Filipinler, Mısır, Çekya, İsveç, Fransa, Macaristan ve Suudi Arabistan’dır. İlk onda yer alan birkaç ülkenin küçük sorunlara sahip olmasına rağmen çoğu, gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır.  Bir ülkenin gelişebilmesi için o ülkedeki insanların birbirleriyle uyum içinde çalışmaları gerekmektedir. Bu çalışma için de toplumların çok iyi ve güçlü bir iletişim  kurmaları gerekir. Güçlü bir iletişimin temelinde ise iki tarafın da kendilerini iyi ve anlaşılır bir şekilde ifade etmeleri vardır. Yani dünya kitap okuma sıralamasına bakarak çok kitap okuyan ülkelerdeki insanların kendilerini daha iyi ifade etme yetisine sahip olduklarını ve ülkenin gelişmesini sağladıklarını anlamaktayız. 2007 yılında yapılan NEA araştırmasında araştırmaya katılan 2000 kişiden okuma alışkanlığı olan yüzde 62’lik kesimin yüzde 38’lik kesime göre kendilerini daha rahat ve doğru bir şekilde ifade edebildiklerini oradaki araştırmacılar tespit etmişlerdir. Columbia Üniversitesindeki hocaların 500 lise öğrencisi üzerinde  gerçekleştirdikleri testlerin sonucunda ise okuma alışkanlığı kazanmış öğrencilerin yazılı ifade sınavlarında daha yaratıcı, organize ve dil bilgisi açısından daha doğru cümleler kullandıklarını oradaki hocalar gözlemlemiştir. Sonuç olarak okumanın toplumlara kendilerini daha anlaşılır bir şekilde ifade etmeleri konusunda birçok katkısı vardır.

   Yazmak, insanın kendisini daha iyi ifade edebilmek için belli aralıklarla yaptığı bir pratiktir. İnsanlar herhangi bir şeyi yazarken beyinleri,  onların yazdıkları her şeyin doğruluğunu sorgular. Beyin, kişinin yazdığı şeyleri kontrol ederken aynı zamanda da insanın düşünmesini sağlar. Bu da beyin fonksiyonlarının önemli ölçüde gelişmesine yol açar. Ünlü bilim adamları, Texas Üniversitesinde yazma ve eleştirel düşünme üzerine  kendilerinin yaptıkları bir araştırmada düzenli yazı yazan öğrencilerin daha derinlemesine analiz yapma ve karmaşık konuları daha açık bir şekilde ifade etme konusunda yüzde 40 daha başarılı olduklarını tespit etmişlerdir. Pennebaker, 1997 yılında kendisinin oluşturduğu yazma terapisi çalışmasında ise insanların içlerine attıkları duyguları yazı biçimine dönüştürmeleri sayesinde toplumlardaki psikolojik stresin azaldığını ve insanların hem fiziksel hem de zihinsel açıdan daha sağlıklı olmaya başladıklarını gözlemlemiştir. İnsan; yaşamın anlamını daha iyi kavrayabilmek, kendi içindeki dünyayı daha iyi keşfedebilmek ve hayatında önceden hiç dikkat etmediği ayrıntıların da güzelliğini görebilmek için yazmaya başlamıştır. Tarihte çığır açan yazarlardan biri olan  Franz Kafka’nın dediği gibi, “Yazmak, hayatı anlamanın bir yoludur.”

   Okuyarak birçok şey öğrensek de okumak, yazarak yeni bir şey yaratmak ve bildiğimiz şeyleri gerçeğe dönüştürmek kadar kendimizi ifade etmemiz konusunda bize katkı sağlayamaz. Örneğin, bir kompozisyon yazmak için bir sürü taktiği okuyarak öğrenebiliriz ama onu yazıya döküp nasıl yazdığımızı görmezsek öğrendiğimiz taktikler hiçbir anlam ifade etmez. Okuyarak kendimizi nasıl ifade etmemiz gerektiğini öğreniriz. Oysaki yazarak direkt kendimizi ifade ederiz ve ne kadar çok kendimizi ifade etmeye yönelik pratik yaparsak çevremizdeki kişilerle o kadar güçlü bir iletişim kurarız. Hayatın inceliklerini yazarak fark ederiz. Öfkeyi, sevgiyi, hüznü, mutluluğu ve korkuyu elimize aldığımız kalemlerle anlatırız. Dilimizden dökülemeyecek sözler, kalemlerimizden muazzam bir şekilde dökülür ve böylece okuyuculara ilgi çekici bir atmosfer sunulur.

   Kısacası yazmak, hayata farklı bir pencereden bakmamızı sağlar ve kendimizi nasıl ifade etmemiz gerektiği konusunda bize bir sürü şey kazandırır. Okumanın da bizi birçok konuda geliştirdiğini göz ardı edemeyiz fakat bir kıyaslama söz konusu olduğunda yazmanın okumaya daha üstün geldiğini açık bir şekilde görmekteyiz. Yazmanın uzun bir serüven olduğunu unutmadan hem sağlıklı bir iletişim kurma konusunda hem de yaşamın anlamını kavrama konusunda ondan sürekli yararlanmalıyız.

(Visited 14 times, 1 visits today)