Piknik Günü

Sıcak bir yaz günüydü. Kuşların cıvıltıları kulağa çok hoş geliyordu. Dışarı çıkan bir daha içeri girmek istemezdi. Dondurma arabalarına koşan çocuklar, denize giren insanlar, sahilde güneşlenenler ve mahallede top oynayan gençler güne her zamanki gibi neşe katıyordu. Parkta insanlar piknik yapıyor, uçurtma uçuruyordu. Biz de arkadaşlarımızla plan yapmış, yere örtümüzü sermiş hem sohbet ediyor hem de yemek yiyorduk.

Piknik alanında küçük bir restoran da vardı. Oraya ayrıca para ödeyerek pikniğinizin yanında güzel bir mangal keyfi yapma şansına da sahip oluyorsunuz. Bizim yanımızda erkek arkadaşlarımız da vardı. Bu yüzden biz de “Erkekler mangal yapar, biz de yemekleri hazırlarız.” diye düşündük. Parayı restorana verdikten sonra bize bir mangal yakıp getirdiler. Biz de aldığımız etleri ve sebzeleri sırayla güzelce pişirdik.

Önceden de düşündüğümüz gibi erkekler mangalla uğraşırken biz de örtüyü yere serdik, yemekleri dizdik ve son olarak peçeteleri, çatal, kaşık ve bıçakları yerleştirdik. Mangal işi tamamlandıktan sonra hep birlikte oturduk ve yemekleri birer birer yemeğe başladık. Kekler, kısırlar, sarmalar, salatalar, tabii ki etler ve içecekler vardı. Herkes kurt gibi acıkmıştı bu kadar çalışmanın üstüne.

Birkaç dakika sonra restorandan bazı çalışanlar geldi ve hepimize bir bardak limonata ikram ettiler. Hepimiz içtik. Çok güzeldi. Sonra hepimizin uykusu gelmeye başladı. Sırayla ben ve arkadaşlarım uykuya daldık.

Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Kaçırılmıştık. Ellerimiz bağlı, arkadaşlarımla yan yana oturtulmuştuk. Hepimizin ağzı bağlıydı. Bize bir şeyler fısıldadılar ama ne dediklerini tam anlayamadım. Bizi o odada yaklaşık 6 saat beklettiler.

Bu 6 saatin sonunda polis sirenlerinin sesleri gelmeye başlamıştı. İçeriye polisler baskın yaptı ve beni ve arkadaşlarımı kurtardılar. Bizi kaçıranları ise önce gözaltına aldılar, sonra tutukladılar. İşte o gün böyle kötü bir deneyim yaşamış olduk fakat kurtarılmıştık.

(Visited 6 times, 1 visits today)