RENKSİZ DÜNYA

  Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Her şey siyah beyazdı. İnsanlar, evler, çiçekler, hayvanlar… Akla gelebilecek her şey. Etrafa daha dikkatli bakabilmek için evden dışarı çıktım ve arkamı dönüp evime baktım. Sadece evim kendi renklerinde kalmıştı. Siyah beyaza dönen dünyada bir tek benim evim renklerini korumuştu. Rüya gördüğümü umarak kendime bir çimdik atmadan edemedim ama hayır, ne yazık ki rüya görmüyordum. Vakit kaybetmeden aynı şeyleri yaşayıp yaşamadığımızdan emin olmak için en yakın arkadaşım Ayşe’nin evinin yolunu tuttum.

  Endişe içinde yürürken yolda bir adama denk geldim. Adam da benim gibi gergindi. Hızlı adımlarla haberlerin açık olduğu yere gidiyordu. Televizyondaki haber kanalındaki görüntü bir süre cızırtılandıktan sonra ekran tamamen kapandı. Ardından ekranda yüzünü siyah bir maskeyle gizlemiş bir adamın görüntüsü belirdi: “Dünya böyle hoşunuza gitmiyor değil mi? Benim de  hiç gitmemişti. Artık benim yaşadığımı sizler de yaşayacaksınız!” dedi.

  Ayşe’ye gittiğimi hatırlayıp yoluma devam ettim. Ayşe’nin evine vardığımda beni siyah beyaza boyanmış salonu karşıladı. Onun da yüzünde aynı endişeli ifade vardı. Çok konuşmadan telaşla haberleri açtık. Bilim insanları, dünyayı eski hâline döndürmenin yolunu bulduklarını söylüyorlardı. Çözüm ise dünyada sadece bir coğrafyada, belirli bir mevsimde, özel koşullarda yetişen büyülü bir papatyanın tüm yapraklarının tek tek koparılmasıydı.

  Haberi duyduğumda gülümsememe engel olamadım. Bu özel papatyanın yetiştiricisi annemin ta kendisiydi!

 

 

(Visited 5 times, 1 visits today)