19. yüzyılda İngiltere’nin (o dönemdeki adı Britanya İmparatorluğu olan) Manchester şehrinde Sanayi Devrimi ortaya çıkmıştır ve bu devrimle birlikte seri üretim, kaynak arayışı, sömürgecilik gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıl öncesi her şeyin yapımı daha uzun ve daha zahmetli idi ve yapımı aylar hatta yıllar süren eşyalar bile vardı fakat günümüzde bu tarz sorunlar yine yiyecek kıtlığı, yetersiz beslenme, tarım arazisi eksikliği gibi kavramlar daha çok göze batmaya başlamıştır.
Gelelim asıl soruya ülkemizin tarım arazisi zengini olması mı yoksa maden cenneti olması mı? Bu imkanlardan herhangi birine sahip olan devletler kendilerini dünyaya gösteren devletlerdir. Bu soruyu birçok kriteri göz önünde bulundurarak cevaplamamız gerekir. Örneğin nüfus önemli bir kriterdir. Fazla nüfusa sahip ülkelerde yemek kıtlığı daha fazla olmakta ve tarım arazisi zenginliği olması onların yararına. Bir de sanayinin başrolde olduğu ülkelere bakmak lazım. Ne kadar çok maden var ise o kadar yararlarına.
Kendi cevabıma gelecek olursam insanların maden gibi yenilenemeyen kaynaklardan kurtulmaya çalışıp yenilenebilir kaynaklara geçmeye çalıştığı bu dönemde tarım arazisini seçerim. Bunun sebepleri de bence çok açık.
Öncellikle dünya geneli son 2 senede gerginliğin tavan yaptığını söyleyebiliriz. Sözlü tehditler, şehir bombalanmaları, silahlı çatışmalar gibi olaylar görüyoruz ve savaş zamanlarında orduların tarih boyunca 3 ihtiyaçları olmuştur mühimmat, kıyafet, yiyecek. Bunları sağlayabilen devletler savaşları çoğunlukla kazanmıştır. Tarihten bir örnek vermek gerekirse Napolyon’un tüm Avrupa’yı ele geçirdiği dönemde Rus İmparatorluğu karşısında askerlerinin yeterli yiyecek ve kıyafeti olmadığı için mağlup olmuş ve tüm Avrupa Fransa İmparatorluğu’na savaş açarak Napolyon’un devrini bitirmiştir.
İkinci husus da yiyecek konusunda dışa bağımlılık hiçbir zaman iyi bir şey olmamıştır. O bağımlı olduğun ülke/ülkeler seni parmağında oynatma gücüne sahip olur ve konu tarım kaynakları ise mal kalitesi gibi hususlarda en kalitesizi verse dahi sesini çıkartamazsın ve bu duruma’ ‘Ekmek Biterken” kitabında da bahsedilmiştir.
Üçüncü ve son diyebileceğim husus da betonlaşma problemine karşı alınabilecek önlemler. Betonlaşma dediğimiz şey yeşil alanların, doğal güzelliklerin, tarım alanlarının üstüne bir şeyler inşa edilmesidir ve gün geçtikçe arz talep döngüsünde daha fazla bina ihtiyacı doğuyor ve bu binalar çoğunlukla boş tarım arazilerine yapılıyor. Tarım arazilerimizin çok olması sayesinde betonlaşan arazilerin açığını kapatmış oluruz.
Kısacası tarım arazilerinin daha fazla olmasını tercih ederim çünkü günümüzde yiyecek için dışarıya bağımlı olmamak önemli bir husustur ve her ihtimale karşı yiyecek konusunda elimizde fazla bulunması gerekip “yiyecek kıtlığı” kavramını ortadan kaldırmalıyız.
