Rüyaların Ötesinde Renklerin Dans Ettiği Dünya

Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Gökyüzü, alışık olduğum maviden çok farklıydı; sanki milyonlarca renk bir araya gelmiş, dans ediyordu. Bulutlar, pamuk şekerine benzese de, şekilleri sürekli değişiyor, tuhaf figürler oluşturuyordu. Yattığım yer, yumuşacık, parıldayan bir otun üzerindeydi. Etrafımda, daha önce hiç görmediğim, farklı türlerde ağaçlar vardı. Bazıları mor yapraklı, bazıları ise gökkuşağı renklerinde meyveler veriyordu.

En son hatırladığım, kasvetli bir laboratuvarda, uyku kapsülüne girdiğimdi. Yıllardır süren bir deneyin parçasıydım. Amaç, insanların farklı gezegenlere uyum sağlamasını sağlamaktı. Bu, benim için bir rüyaydı; uzayın derinliklerini keşfetmek, bilinmeyen dünyalara ayak basmak.

Yavaşça doğrulmaya çalıştım. Vücudumda garip bir hafiflik hissediyordum. Sanki yerçekimi azalmıştı. Ayağa kalktım ve ilk adımı attım. Toprağa bastığımda, ayaklarımın altından hafif bir titreşim geçti. Sanki bu gezegen, beni karşılıyordu.

Yürümeye başladım. Etrafımda, daha önce hiç görmediğim yaratıklar vardı. Bazıları kuşlara benziyordu ama tüyleri yerine ışık saçıyordu. Bazıları ise devasa çiçeklerin üzerinde süzülüyordu. Her şey, bir rüya gibiydi.

Bir süre sonra, küçük bir kulübeye rastladım. Kapısı açıktı. İçeri girdim. İçeride eski püskü bir not defteri ve bir kalem duruyordu. Not defterini açtım. İlk sayfada şunlar yazıyordu: “Hoş geldin. Bu dünya, senin için yaratıldı. Unutma, her şey mümkün.”

Kalemi elime aldım ve yazmaya başladım. Yaşadıklarımı, hissettiklerimi… Bu dünya, benim için yeni bir başlangıçtı. Ve ben, bu yeni dünyada, yeni bir ben olacaktım.

(Visited 3 times, 1 visits today)