Uyanmak istemiyorum çünkü sabah ilk iş su almak için nehre gitmek. Köyümüzde henüz musluk ve kuyu yok. Nehir, köyümüze yürüyerek bir saat uzaklıkta. Gerçekten her şey bizim için o kadar zor ki… Yiyeceklerimiz sınırlı ve çeşit yok, çoğumuz günü karnımız aç geçiriyoruz. Suyu taşımada anneme yardım ettikten sonra kahvaltıdaki tek yiyecek olan mısır lapasını yiyoruz hep beraber.
Okula gitme vaktim gelmişti. Yorgun olsam da okumayı sevdiğim için bu beni biraz mutlu ediyor. Yolda yürürken ayaklarım ağrıyor ama geleceğim için çalışmam gerektiğini düşünüyorum. Okuldan sonra arkadaşlarımla kısa bir oyun oynuyoruz ve bu anlar günün en iyi, en neşeli olduğu dakikalar oluyor.
Eve dönünce anneme yeniden yardım ediyorum. Akşam ateşin etrafında oturup büyükbabamın anlattığı masalları dinlerken içimde küçük bir umut doğuyor. Yarının daha iyi olacağını hissediyorum. Her zorluk beni daha çok güçlendiriyor ve bir gün köyümüzün değişeceğine dair inancım büyüyor. Suya, yemeğe, eğitime daha kolay ulaşacağımız günleri hayal ediyorum ve bu hayaller sayesinde yorgunluğumuz unutuluyor.
