Sanal Kalabalıklar ve Gerçek Yalnızlıklar

Sizden bir dakikalığına 3 yaşınıza dönmenizi aynı masalı uykudan önce defalarca annenize okuttuğunuz, izlediğiniz bir çizgi filmi, filmin kendisinden daha uzun bir sürede, babanıza anlattığınız günleri hatırlamanızı istiyorum. Maalesef bugünkü çocuklar için bunlar bir anı değil sadece bir hayal… Çünkü günümüz dünyası artık daha yoğun, daha hızlı… Hayatın bu çılgın temposu, akıllı telefonlar, trafikte geçirilen süreler, apartman yaşamı ve bunun gibi birbirine eklenen birçok toplumsal değişim… Bütün bunların günümüz çocuklarını ne kadar yalnızlaştırdığını hiç düşündünüz mü?

Bir Afrika atasözü “Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy gerekir.” der. Oysa günümüzde bırakın bir köyü,  çocuklar neredeyse anne babalarına hasret kalarak büyüyorlar. Zorlaşan ekonomik koşullar işyerinde geçirilen süreyi artırırken, ebeveynler çocuklarıyla akıllı telefon bildirimleri ile bölünmeden bir sohbet dahi edemez duruma geldiler. Pandemi sonrası iş ve özel hayat sınırlarının belirsizleşmesiyle aile içinde çocuklarla kaliteli zaman geçirmek ne yazık ki imkânsız hale geldi. Aileler, bu eksikliklerini görmek yerine çocuklarının tüm zamanlarını planlayarak; kurslar, antrenmanlar ve etütlerle doldurarak, onların serbest zamanlarında akranlarıyla oluşabilecek sosyal paylaşımlarını engelliyor ve onların içsel yalnızlıklarını dahi fark edemeyecekleri bir hissizleşmenin yolunu döşüyorlar. Modern dünyanın bir diğer etkisi de, şehirleşmenin artması ve sıcak mahalle kültürünün yerini giderek insanların komşularının halini hatırını dahi sormadığı, güvenlik nedeniyle çocukların parklarda,  bahçelerde oynayamadığı yapay yaşam alanlarına bırakması oldu. Pandemide yaşadığım bir olayı hiç unutamıyorum. Bir gün kapımız çaldı. Açtığımızda karşımızda yüzünü daha önce hiç görmediğimiz bir komşu vardı. Bize kızının evde can sıkıntısından çok bunaldığını ve bir internet alışveriş platformunda arama alanına “arkadaş” yazdığını söylemişti. Sonra bana dönüp “Aynı yaşta olduğunuzu tahmin ediyorum. Kızımla arkadaş olur musun?” diye sormuştu. O süreçte, arkadaşlığımız sürdü ancak eski yoğun tempoya dönünce elbette birbirimize ayıracak vaktimiz kalmamıştı. Yıllardır gülerek anlattığımız bu anı aslında ne kadar çarpıcı ve üzücü bir örnekti.

Sonuç olarak; herkesin kendi ekranına çekildiği bir çağda hepimiz yüz yüze ilişkilerin sıcaklığı yerine dijital dünyanın konforuna yöneliyoruz. Böyle bir ortamda çocukların da kendi içine kapanarak yalnızlaşmaması mümkün mü? Elbette değil. Bunun için bireysel yapabileceklerimiz elbette çok kısıtlı, akıntının tersine kürek çekmekten farksız. Ancak; kendi hayatlarımızı bir nebze de olsa sakinleştirebilir ve sadeleştirebilirsek ve evimizi, banka hesaplarımızı büyütmek yerine duygusal paylaşımlarımızı artırabilirsek ve koşuşturmacadan bitap düşüp uyumak yerine hayatımızın kontrolünü geri alabilirsek, hiç olmazsa bugün bu yazıyı okuyarak bunun farkına varabilirsek daha nitelikli bir hayat neden olmasın?

(Visited 6 times, 1 visits today)