Sanatın Hayata Büyülü Dokunuşu

İnsanlar yerleşik hayata geçtikten sonra ilgi alanları da buna bağlı olarak değişmiştir. Geçmişten bu yana pek çok mecrada faaliyet gösteren insanoğlunun dikkatini çeken alanlardan biri de sanattır. Sanat en basit tabiriyle yaratıcılığın ve hayal gücünün göstergesidir. Peki sanatın her gün hayatımızın içinde olması önemli midir? İnsanlar tam da bu noktada birbirlerinden ayrılıyorlar.

Sanat eskiden beri var olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bu nedenle hepimiz az çok onunla bir etkileşim içinde bulunmuşuzdur. İnsanların belirli bir kısmı sanatı hayatımızın bir parçası olarak görmemiz ve her gün ondan faydalanmamız gerektiğini savunuyor. İnsan ruhu da tıpkı bedeni gibi beslenmeye ihtiyaç duyuyor. Bu noktada sanat özellikle de müzik devreye giriyor. Sokrates’in dediği gibi “Müzik ruhun gıdasıdır.” Her gün müzik dinlemek, resim çizmek ve tablo görmek, şiir okumak gibi aktiviteler ruhumuzu beslediği gibi zihinsel gelişimimize de katkı sağlar. Kendimizi üzgün hissettiğimizde ya da üstümüze altından kalkamayacağımız bir yük bindirildiğinde mutlu olabilmek için bir uğraşıya ihtiyaç duyarız. Sanatsal uğraşılar bizi rahatlatabilir veya daha iyi hissetmemizi sağlayabilir. Şiir okumak içimizde bir yerlerde saklanan duyguların ortaya çıkmasını, karşıdaki kişiyle empati kurmanızı sağlar. Resim ile uğraşmak farklı bakış açıları kazandırır. Mantıklı cümleler kurmak ise hem kendimizi en doğru şekilde ifade etmemizi hem de karşımızdakini daha net anlamamızı sağlar. Bunların hepsi ve daha birçok şey bir araya gelerek sanatı oluşturur. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözünde de belirttiği gibi sanatsız bir insan, bir millet düşünülemez.

Diğer bir açıdan ise günlük tempoya ayak uydurmaya çalışan insanların bu aktivitelere zaman ayırması oldukça zor olabilir. Örneğin yoğun tempoda çalışan bir doktorun ameliyatlarını ve randevularını bir kenara bırakıp sanatsal faaliyetlere yönelmesi gerçekçi olmayabilir. Ayrıca biri için çok önemli görülen sanat bir başkası için zaman kaybı olarak nitelendirebilir. Bazı insanların soyut kavramlardan çok somut kavramlara yönelmesi de sebepler arasındadır. İnsanlar sanatı adeta bir zorunluluk olarak görmeye başlarsa içlerindeki yapma hevesini kaybedebilir, zamanla sıkılabilir. Ek olarak herkesin öncelikleri birbirinden farklı olduğu için bu duruma uyum sağlamak istemeyebilirler.

Olumlu ve olumsuz özellikleri göz önüne alındığında sanatsız bir toplumun hatta insanın yaşamının sürerliliği sağlaması oldukça zor. Sanat ile bütün benliğimizi kazanabilecekken bu fırsatı değerlendirmememiz sadece bize değil çevremizdekilere de olumsuz etkiler doğurabilir. Goethe’nin “İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli.” sözüne tamamen katılıyorum ve hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(Visited 23 times, 2 visits today)