Sessizlikteki Sesler

Bir sabah uyandığımda herkesin iç sesini duyabildiğimi fark ettim. Önce annemin sesi geldi kulağıma. Ama ağzı kapalıydı, sessizce kahvaltı hazırlıyordu. “Keşke biraz daha uyuyabilseydim. Ama bu çocuk okula geç kalacak yine,” diyordu zihninde. Şaşkınlıkla gözlerimi kırptım. Rüya mıydı bu? Derken kapının önünden geçen komşu amcanın düşünceleri zihnime doluverdi: “Keşke emekli maaşı biraz daha fazla olsa. Bugün pazarda indirim olur mu acaba?”

Kalbim hızla atmaya başladı. Dışarı çıktığımda, kelimeler yağan bir yağmur gibi üzerime dökülüyordu. Herkesin bir iç sesi vardı ve hepsi birdenbire görünür olmuştu bana. Otobüs bekleyen genç kız: “Ya mesaj attı ama neden cevap vermedi ki? Yoksa ben mi yanlış bir şey söyledim?” Yanındaki yaşlı adam da “Bu sıcakta neden mont giydim ki? Ah şu yaşlılık…” diye içinden söyleniyordu.

Kafamın içinde uğultular, düşünceler, endişeler, hayaller, özlemler… Herkes susuyor ama aslında bağırıyordu.

Okulda arkadaşlarımın iç sesleriyle yüzleştim. En yakın dostum Mert gülümsüyordu ama içinden, “Bugün ona sınav notumu söylemesem mi acaba, yine moralimi bozar,” diyordu. Öğretmenimiz tahtaya yazı yazarken düşünüyordu: “Umarım bu çocuklar gerçekten bir şeyler öğreniyordur. Çabam boşa gitmesin.”

O gün dünyayı bambaşka bir şekilde görmeye başladım. Her insan, içinde koca bir evren taşıyordu. Dışarıdan bakınca sıradan görünen herkesin içinde fırtınalar kopuyordu. Aynı zamanda insanların gerçek yüzünü görmemi sağlayan bu yetenekle insanların nasıl iki yüzlü olabileceğini daha iyi anlamıştım. Yalnız kalmamak ve Kabul edilmek için söylenen tonlarca yalan ve insanların bencilliğinden korkar olmuştum.

Başta bu güçten korktum. Hala bir rüya gibi geliyordu ama gerçekliğinden emindim. Uyuyup kaçmak istedim bu gerçeklikten. Fakat sonra fark ettim ki, bu bir lanet değil, bir armağandı. İnsanları daha yakından tanımamı sağlıyordu. Bir arkadaşımın tebessümünün ardındaki üzüntüyü, bir yabancının suskunluğunun arkasındaki çığlığı duyabiliyordum artık. Böylelikle arkadaşlarımı daha iyi seçmem gerektiğini ve kimseye hemen güvenmemem gerektiğini öğrendim.

Belki de ilk defa  gerçekten dinlemeye başladım. O günden sonra, kimse bana “Nasılsın?” dediğinde sadece “İyiyim” cevabına aldanmadım. Kalplerin sesini duyan biri artık gözlerle değil, yürekle bakmayı öğrenmiştim.

(Visited 8 times, 1 visits today)