SEYAHAT ETMEK YA DA EDEMEMEK

İnsanlar yaşamları boyunca fırsat buldukça aileleriyle, arkadaşlarıyla  ya yeni yerler keşfetmek ya da bazen biraz kafa dinlemek için bir yerlere kaçmak isterler. Seyahat etmek her insanın hakkı ve keyifle yaptığı bir aktivitedir.

Fakat günümüz koşullarında bırakın seyahat etmeyi, birkaç saatliğine bile bir yerlere gitmek oldukça zorlaştı. Gittiğiniz yerden zevk alabilmeniz için kafanızın rahat, aklınızın arkada kalmayacağı bir zaman dilimi yaratmanız gerekiyor. Gerek ekonomik koşullar gerek bu yüzyılın getirdiği tehlikeler sebebiyle insan hep bir tedirginlik içinde hep diken üstünde kalıyor.

Eğer yaptığınız seyahat, kredi kartı ekstresinde size önünüzdeki aylarda sıkıntı yaratacaksa kendinizi “Otur oturduğun yerde!” derken bulmanıza sebep oluyor. Eğer kaçmak istediğiniz bölge uçak yolculuğu gerektiriyorsa önceden planlamadığınız sürece son dakikaya bırakılacak bir plan olmaktan çıkıyor.

Bu durumda kendinize yarattığınız boşluğu, bir karış ötede duran telefonla sosyal medyada gezerek doldurabiliyorsunuz. Yarım saat içinde oturduğunuz yerden her şeye hâkim olabiliyorsunuz. Günümüz araştırmalarında sosyal medyanın insan psikolojisi üzerindeki etkisinin her iki zıt yönde de seyredebileceği belirtiliyor. Diyelim ki sürekli seyahat eden bir “İnfluencer”ın profilini takip ediyorsunuz “Neden ben de oraya gidemiyorum?” ya da “Ne güzel yermiş, çok beğendim, aklımın bir köşesinde dursun, bir fırsat yaratıp giderim.” şeklinde psikolojik etkiler görülebiliyor.

Bence hiçbir sanal gezi, gerçeğinin yerini tutamaz. Beş duyunuzu kullanmadan yapılan hiçbir gezi, hafızanızda ve hatıralarınızda yer bulamaz. Bir sonraki kuşaklarınıza anı olarak bırakamadığınız hiçbir aktivite sizi mutlu etmeyecektir. Ama dünya bu hızda dönmeye devam ettikçe ve doğduğun coğrafya kaderinse, önümüzdeki yıllarda seyahat etmek bizler için bir lüks haline gelecek. Vaktin, paran, enerjin bile olsa sana vize randevusu bile açmadıkları bir ülkede mahkûm gibisindir!

(Visited 3 times, 1 visits today)