Sizi Sarsacak Bir Şehir.

Anılarımdan oluşan bir şehir mükemmel bir şehir olmazdı, bundan eminim. İyisiyle kötüsüyle pek çok anım var, ne zaman anılarımı anımsasam ya yaşadıklarımın ciddiyetinin farkına vararım; gözlerim dolar ya da dudaklarıma küçücük bir tebessüm konar, bütün günümü katmerlendirir bu güzel anı.

Şehrimin sokakları düzensiz olmazdı, boş bir şehirleşme olmazdı. Kalabalığı, tertipsizliği sevmem; sakin olurdu benim şehrim. Bazı kesimlerinde bedeninize batarak size her güzelliğin de bir acıyla beraber geleceğini hatırlatan sarmaşık güller olurdu. Aklımda anı olarak değerlendirmeye değdiğini düşündüğüm geçmişimde illa kötü bir şey olmuştur, kötü bir şey olmadığında anımsayamıyorum nedense. Hayaller sokağı çocuk parkının yanında olurdu, hayallerimi ve hedeflerimi adımlarımla bırakmış olurdum o sokağa. Ayak izlerim amma inişli çıkışlı, engebeli bir yolun ardından sizi bir tepeye yönlendirirdi. Arabaların durmak bilmediği ve uzun uzun gökdelenlerin arasına kaynamış bir sürü binanın, restoranın, hastanenin, eğlence merkezinin, okulun vebulunduğu modern bir semtin ayaklarınızın altında olduğunuzu farkederdiniz. Bu semtte hayatımın özetini görürdünüz, devamlı aynı rutini tekrarladığıma şahitlik ederdiniz. Bu yaşamımdan şikayetçi değilim, seviyorum bu değişmeyen hayatımı. Değişimlere çabuk adapte olamam zaten, dayanamazdım birbirinden çok ayrı günleri geçirmeye. Bu semtten metroya binerek 4 durak sonra inerseniz kendinizi bambaşka bir dünyada bulurdunuz… Bambaşka bir kıtaya gelmişsiniz, akademik ve sıkıcı bir hayattan kendinizi kopartmışsınız ve hayaller sokağından geçer gibisiniz. Hayaller sokağındaki ışıkların aydınlattığı posterlerdeki görüntüler burada, gelecekte oluşacak anılarımı sisli birkaç bulutun arasından kestirebiliyorsunuz.  Sisli bulutlardan yolunuzu kaybederseniz bir çukura düşebilirsiniz, korkmayın. Yerin altında yeni bir ortam var, buraya düştüğünüz gibi üstünüz başınız mürekkep ve boya olabilir çünkü burası kendimi bildim bileli yaptığım el sanatlarından ve yazı yazma hobimden gelme oluşan anılarımla dolu bir yer. Küçük, birkaç kilometre içinde biten bir yeraltı mahallesindesiniz. Yerde kurumuş boya fırçaları, kırılmış kasetler var ve onlara basmamaya çalışıyorsunuz. Bu mahalleyi anlamaktan yoruldunuz ama daha beterinin geldiğinin farkında değilsiniz, ortamı pudramsı bir toz kaplıyor ve kulaklarınızda romantik bir şarkı çalmaya başlıyor; yabancı bir canlı sizi içerilere çekiyor ve birbirinden farklı televizyonlarda birbirinden farklı filmler oynuyor. Bakmaya karar veriyorsunuz, burası benim kimsenin bilemeyeceği hayallerimle ve anlatmaya doyamadığım anılarımla kaplı bir ortam. Gerçekçi bir insan olmama rağmen konu yufka yüreğime gelince bütün o sosyal zekamı kaybediyorum ve aylarca dünyayı tozpembe gördüğüm gözlüklerimi çıkartmıyorum. Bazı televizyonlar bozulmuş, açılmaya çalışıyor ama başka bir televizyonun sesi o cızırtıyı bastırıyor. Soğuk bir atmosferden sımsıcak bir yere girmeniz sonucu terliyorsunuz, üstünüzü çıkartıyorsunuz ve son duraklardan biri olan bir kıyıya geliyorsunuz. Hamam gibi sıcak ve nemli, boğucu bir hava var ama karşınızdaki suyun yarattığı kocaman tsunamiyle kapışamadan suya çekiliyorsunuz. Su sıcacık, hava güzel, biraz yüzüyorsunuz ve anın tadını çıkartıyorsunuz. Karpuz ve salatalık satan abiler etrafınızda pervane olmuş, cam gibi suyun altından bedeninize bakıyorsunuz ve bu muazzam sahile bakıyorsunuz; son durağınıza çekilmeden önce. Bir gemi sizi alıyor, gemiyi geziyorsunuz ve bir oda dikkatinizi çekiyor. Kapısını azminizle ve büyük bir çabayla sonunda açıp içeri geçiyorsunuz, ışığı yakıyorsunuz ve travmalarla dolu bir odanın boğucu atmosferinde öksürüyorsunuz. Gözünüz kararıyor, odada hiçbir şey yokken dahi farklı farklı görüntüler gözünüzde beliriyor ve kısa bir sürede oracıkta bayılıyorsunuz.

Gemi limana yaklaştığında uyanıyorsunuz ve odadan koşarak çıkıyorsunuz, değinemeyeceğim kadar büyük olaylarımdan kalma travmalarım sizi korkutmuş gibi. İniyorsunuz ve var gücünüzle koşuyorsunuz, ayaklarınızın altından şehirler ve insanlar geçiyor gibi. Nihayetinde sakin bir yere varıyorsunuz fakat bir hanımefendinin sesini işitiyorsunuz, kulağınız seğiriyor. Hanımefendinin kulağından şu sözler dökülüyor:

“Renkli Rüyalar otelinde kalmak istemez miydiniz? Anılarım dışında sakladığım şeylerin olduğunu görürsünüz…”

Buradaki hanımefendi benim. Şehrime hoş geldiniz.

(Visited 5 times, 1 visits today)