Sabah her şey normal başlamıştı. Okula geç kalmamak için aceleyle kahvaltımı yapmış, çantamı alıp koşar adımlarla evden çıkmıştım. Otobüs durağına vardığımda ise gözlerime inanamadım: Otobüs çoktan gitmişti. Telaşla saate baktım. Sınavın başlamasına sadece yirmi dakika kalmıştı. Kalbim hızla çarpmaya başladı. O an koşmaya başladım. Ayakkabılarım ayağımı sıkıyordu ama duramazdım. Her saniye çok değerliydi. Saniyelerle yarışıyordum.
“Bir mucize gerçekleşse…” dediğim o anda, karşımdan gelen bir adam elindeki elektrikli scooter’ı durdurdu.
“Yetişmen mi gerekiyor?” diye sordu.
Nefes nefese sadece “Evet!” diyebildim.
“Atla.” dedi gülümseyerek.
Hiç düşünmeden bindim. Rüzgar yüzümü okşarken umutla doldu içim. Okul kapısından tam zamanında girdim. Sınav başlamıştı ama hâlâ umut vardı.
Hızlıca kalem kutumu çıkardım ve sınava başladım. Önceki akşam çok çalışmıştım.
Sınav bittiğinde içimden derin bir “Oh!” çektim.
O adam bana yardım ettiği için buradaydım.
O gün okuldan dönerken onu aradım ama göremedim.
Ertesi gün okula gittiğimde sınavlar açıklanmıştı ve 100 almıştım.
Okul çıkışında, yolda bana yardım eden adamı tekrar gördüm.
Ona olan her şeyi anlattım.
Çok minnettar olduğum için kendi harçlığımla ona yemek ısmarladım.
O da gülümsedi ve sadece “Teşekkür ederim.” dedi.
